Patronların her zaman işçi haklarını gözettiğini söylemek mümkün mü? Elbette hayır.
Özellikle iktidara sırtını dayayan sermaye sahipleri, çalışanların emeğiyle değil, siyasi bağlantılarıyla ayakta kalmayı tercih ediyor.
68 kuşağının meşhur sloganı, “İşçi kardeş, patron kalleş,” belki biraz sert bir söylem, doğru...
Ancak geçmişte olduğu gibi bugün de kapitalizmin en sert yüzünü, emeği sömürenler temsil ediyor.
Elbette her patron aynı değil. İşini hakkıyla yapmaya uğraşıp kendini ve ekibini geliştiren, çalışanına emeğinin karşılığını veren ve Ahi geleneğini yaşatan tertemiz iş insanları bu ülkenin yüz akıdır.
Onlar, alın terinin kıymetini bilir ve adaletli bir düzenin savunucusu olur.
Ancak ne yazık ki, bu iş insanlarının sayısına gölge düşüren ve haksız kazanç peşinde koşanlar da var.
Gelelim başlıkta ki mevzuya...
Çoğu insanın sık sık sorduğu bir soru: “Demokrasi karın doyurur mu?” Aslında bu sorunun yanıtı oldukça basit.
Gerçek bir demokrasi, çalışan haklarını güvence altına alan yasalarla desteklenirse, evet, karın doyurur.
Çünkü demokrasi yalnızca bir yönetim biçimi değil, aynı zamanda hak edenin hakkını almasını sağlayan bir sistemdir.
Bugün emeğin sömürülmesine karşı durabilecek tek şey, adaletli yasalar ve bu yasaları uygulayan iradedir.
Güçlüden yana değil, kimsesizlerin kimsesi olan bir demokrasi, işçinin hakkını koruyabilir.
İşte tam da bu yüzden, emeğin değerini bilen, adil ve eşit bir düzen için demokrasiyi savunmak zorundayız.
Yorum Yazın