Canlılar, özellikle de insanlar kendilerinde değişiklik yaptıklarında, eğer özünde bir değişiklik göstermiyorsa, böylesi bir değişim sadece fiziksel anlamda yaşanabilir.
İnsanlar değişim yapmak istiyorlarsa, öncelikle hangi olaylarda ya da fiziksel görüntüde mi değişim yapmak istediğini iyi düşünerek, sonucunu da tahmin ederek eylemini gerçekleştirmelidir.
Bir halk deyimini anımsatmak istersem; “Eşeğin semerini değiştirebilirsiniz, ama içindeki hala eşek ise değişin sadece semeri olur!”
Bir işyerindeki ürünlerin tezgahlarının yerlerini değiştirebilirsiniz, ürünlerin türlerini artırabilirsiniz, işyerinizin odalarını ve çalışanların sayılarını da artırabilirsiniz. Hatta bununla da kalmayıp yenilik ve değişim sözcüklerini kullanarak yeniden açılış bile yaptırabilirsiniz.
Tüm bu masrafları yaparken, kentteki diğer esnaflardan daha çok satış yapabileceğinizin düşleri ile yaşamaya başlayabilirsiniz. Aynı caddede, hatta kentin tamamındaki diğer esnaflardan daha fazla para kazanma ve kıskançlık hırsı ile yaptığınız onca masrafın beklentileriniz gibi olmadığını süreç içerisinde yaşarsanız, eksik veya aksaklıklar için kendinizi sorgulamanız gerekir.
İşyerinizde yaptığınız sizin değişim dediğiniz olayla birlikte, eğer kendinizde bir değişim veya yenilik oluşturmamışsanız, çalışan işçilerinizin müşterilere ve kentteki vatandaşlara karşı müşteri memnuniyeti izlenimi veremiyorsa yaptığınız değişim bir işe yaramaz.
İşyerinizin vitrinlerini değiştirmiş olabilirsiniz, odalarını da genişletmiş olabilirsiniz, hatta çalıştırdığınız işçilerin sayılarını artırdığınız için çevrenizde arkadaşlarınızla konuşurken; “Ben şu kadar insana ekmek kapısı açtım!” diye böbürlenerek konuşabilirsiniz. Ama, kalitenizde bir değişiklik göstermemişseniz, kentteki diğer esnaflarda bulunmayan veya en az bulunan yeni ürünleri vitrinlerinize koymamışsanız, müşterilerinize karşı aynı şekilde itici davranışlar içerisinde hizmet verdiğinizi sanarak, hizmet yerine, sadece müşterilerinizin cebinde gözünüz olması fikrinizi değiştirmemiş o yaptığınız sizce değişim bir işe yaramayabilir.
Değişimin özünde gelişim yatar. Değişimin sağlanabilmesi için öncelikle gelişmek, bilgi ve birikim sahibi olmak önem taşır. Projeler, yeni tasarımların hayata geçirilebilmesi için halkın istemleri doğrultusunda inceleme ve araştırmalar yaptıktan sonraki süreçte de değişim için yola çıkmak başarıya ulaştırır.
Eğer işyerinizde kaliteyi artırmamışsanız, diğer esnaflarla aranızda farkındalık oluşturamamışsanız, işyerinize gelenleri sadece “yumurta veren tavuk” gibi görmeyi sürdürdüğünüz zaman yaptığınız tüm masraflar ekonomik bütçenize gün olup zarar verebilir.
Böylesi durumlarda ise kafanızı iki elinizin arasına koymak suretiyle, Zorkun yolundaki çamlık bir alana giderek sakin bir yere oturmalısınız.
Öncelikle yüreğinizdeki çok para kazanma hırsı ile fesat düşünceleri çıkarıp bir kenara koyduktan sonra; “Ben nerede hata yaptım!”diye düşünürken, paylaşmayı, bölüşmeyi ve çevrenizdeki tüm canlıların doğadaki tüm ürünler ve maddelerde birer hakları olduğunu düşünmelisiniz.
Yaratıcı, hiçbir insanı bir diğerinden üstün yaratmamıştır. Ancak verdiği aklın iyi kullanılmasını isterken; “Kul hakkı” olayına çok önem vermiştir. Aklı kullanırken, başkalarının haklarını yiyerek, dolandırarak veya hile yaparak değil, hakkı, hakkı ile kazanmanın önemi emredilmiştir. Saygılarımla…
İnsanlar değişim yapmak istiyorlarsa, öncelikle hangi olaylarda ya da fiziksel görüntüde mi değişim yapmak istediğini iyi düşünerek, sonucunu da tahmin ederek eylemini gerçekleştirmelidir.
Bir halk deyimini anımsatmak istersem; “Eşeğin semerini değiştirebilirsiniz, ama içindeki hala eşek ise değişin sadece semeri olur!”
Bir işyerindeki ürünlerin tezgahlarının yerlerini değiştirebilirsiniz, ürünlerin türlerini artırabilirsiniz, işyerinizin odalarını ve çalışanların sayılarını da artırabilirsiniz. Hatta bununla da kalmayıp yenilik ve değişim sözcüklerini kullanarak yeniden açılış bile yaptırabilirsiniz.
Tüm bu masrafları yaparken, kentteki diğer esnaflardan daha çok satış yapabileceğinizin düşleri ile yaşamaya başlayabilirsiniz. Aynı caddede, hatta kentin tamamındaki diğer esnaflardan daha fazla para kazanma ve kıskançlık hırsı ile yaptığınız onca masrafın beklentileriniz gibi olmadığını süreç içerisinde yaşarsanız, eksik veya aksaklıklar için kendinizi sorgulamanız gerekir.
İşyerinizde yaptığınız sizin değişim dediğiniz olayla birlikte, eğer kendinizde bir değişim veya yenilik oluşturmamışsanız, çalışan işçilerinizin müşterilere ve kentteki vatandaşlara karşı müşteri memnuniyeti izlenimi veremiyorsa yaptığınız değişim bir işe yaramaz.
İşyerinizin vitrinlerini değiştirmiş olabilirsiniz, odalarını da genişletmiş olabilirsiniz, hatta çalıştırdığınız işçilerin sayılarını artırdığınız için çevrenizde arkadaşlarınızla konuşurken; “Ben şu kadar insana ekmek kapısı açtım!” diye böbürlenerek konuşabilirsiniz. Ama, kalitenizde bir değişiklik göstermemişseniz, kentteki diğer esnaflarda bulunmayan veya en az bulunan yeni ürünleri vitrinlerinize koymamışsanız, müşterilerinize karşı aynı şekilde itici davranışlar içerisinde hizmet verdiğinizi sanarak, hizmet yerine, sadece müşterilerinizin cebinde gözünüz olması fikrinizi değiştirmemiş o yaptığınız sizce değişim bir işe yaramayabilir.
Değişimin özünde gelişim yatar. Değişimin sağlanabilmesi için öncelikle gelişmek, bilgi ve birikim sahibi olmak önem taşır. Projeler, yeni tasarımların hayata geçirilebilmesi için halkın istemleri doğrultusunda inceleme ve araştırmalar yaptıktan sonraki süreçte de değişim için yola çıkmak başarıya ulaştırır.
Eğer işyerinizde kaliteyi artırmamışsanız, diğer esnaflarla aranızda farkındalık oluşturamamışsanız, işyerinize gelenleri sadece “yumurta veren tavuk” gibi görmeyi sürdürdüğünüz zaman yaptığınız tüm masraflar ekonomik bütçenize gün olup zarar verebilir.
Böylesi durumlarda ise kafanızı iki elinizin arasına koymak suretiyle, Zorkun yolundaki çamlık bir alana giderek sakin bir yere oturmalısınız.
Öncelikle yüreğinizdeki çok para kazanma hırsı ile fesat düşünceleri çıkarıp bir kenara koyduktan sonra; “Ben nerede hata yaptım!”diye düşünürken, paylaşmayı, bölüşmeyi ve çevrenizdeki tüm canlıların doğadaki tüm ürünler ve maddelerde birer hakları olduğunu düşünmelisiniz.
Yaratıcı, hiçbir insanı bir diğerinden üstün yaratmamıştır. Ancak verdiği aklın iyi kullanılmasını isterken; “Kul hakkı” olayına çok önem vermiştir. Aklı kullanırken, başkalarının haklarını yiyerek, dolandırarak veya hile yaparak değil, hakkı, hakkı ile kazanmanın önemi emredilmiştir. Saygılarımla…
