PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUK SEVGİSİ.
Çocuk, göz aydınlığıdır, gözün nurudur; bize Kur’an böyle öğretir, böyle söyler.(Furkân,25/74).Göz, nurunu yitirdiği zaman önünü göremez, istikbalini kaybeder. Aile ve toplumun istikbali de çocuklardır.Çocuk ihmal edilir, ötelenir ve örselenirse aile ve toplum geleceğini göremez.İnsanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe, dünyayı çocukların geleceğine göre tasarlamadıkça huzura kavuşamaz. Şu bir gerçektir ki, bütün çocuklar masumdur ve bütün çocuklar her türlü güzelliği hak eder.
Üzülerek belirtelim ki, Dünyada birçok ülkenin çocukları doğuştan sahip oldukları haklardan mahrumdur. Onlar bugün Peygamberimizin merhamet ve şefkatine muhtaçtırlar. Gönül coğrafyamızdaki çocukların her gün arş-ı alâya yükselen feryatları yüreklerimizi dağlamaktadır. Pek çok İslâm ülkesinde nice yavru açlık, yokluk, zulüm altında inlemektedir.
Hz. Peygamber Efendimiz, çocukları çok sever; onları öperek bağrına basardı. Onları önemser, aralarına katılır, selâm verir, hâl ve hatırlarını sorar, seviyelerine iner, şakalaşır, duygularını paylaşır, gerekirse oyunlarına girer, onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyardı. Bu nedenle Resûlullah bir yolculuğa çıktığında çocuklar dönüşünü beklerler ve O’nu sevinçle karşılarlardı. Çocuklara karşı çok merhametliydi: Çocukları sevmeyi, onlarla ilgilenmeyi, onları çeşitli tehlikeler karşısında korumayı cehennemden kurtuluşa vesile sayardı. İnanç, ibadet ve ahlâk konularının çocuklara yumuşaklıkla anlatılmasını ister, katı ve kaba davranılmasını yasaklardı. Kendisi de bu konularda çok hoşgörülü ve şefkâtlı davranırdı.
Namaz kılarken, torunları Hasan ile Hüseyin’in ve Zeynep’in kızı Ümâme’nin omzuna binmesini hoş görürdü. Hz. Peygamber(s.a.s.), kız ve erkek çocuklar arasında ayırım yapmazdı: İslâmdan önceki cahiliye çağında, kız çocuğu babası olmanın utanç kaynağı sayıldığı, kimi ailelerin kız çocuğunu diri diri kuma gömecek kadar ileri gittiği bu anlayışı yıkarak kız çocuklarına gerekli önemin verilmesini emretmiş; kızlarını eğitilip hayata hazırlanmalarını sağlayanları büyük sevaba erişmek ve cenneti kazanmakla müjdelemiştir.
Genel olarak, çocuklara güzel bir isim koymak ve bir meslek sahibi olmalarını sağlamak hususunda aileleri teşvik etmiştir(Prof.Hüseyin Algül, Hz. Muhammed’in Çocuklarla İlişkileri, İslâma Giriş, D.İ.B., s183-187)
YÂ MUHAMMED MUSTAFA
Doğma-büyüme yaşantın zaten peygamberce,
Akla Sen gelirdin “doğru ve emîn” deyince.
Rabbânî ruh, ölgün nefis, titreyen bir vicdan,
Cenâb-ı Allah yaratmış Seni tam gönlünce !
Asr-ı Saadete yağmurca yağdı şefkâtin,
Cana can katar âlemlere sonsuz rahmetin,
Ey Allah’ın habibi ve Resûlü Efendim,
İnsanlığı ihyâ etti Kur’an ve sünnetin !
Garip, yetim, yoksul, muhtaçların sesi,
İnsanlığa evrensel ilkedir son Hutbesi,
O kadar düşkündü ki sevgili ümmetine,
Allah’tan şefaat dilerken verdi nefesi !
İlâhî aşk Resûlü sevmekten geçer ,
Bu dünyada aşk eken ahrette Kevser içer,
Yâ Muhammed Mustafa, Yâ Şâh-ı Enbiya,
OYTAN Muammer şefâat çün göz yaşı döker !
Çocuk, göz aydınlığıdır, gözün nurudur; bize Kur’an böyle öğretir, böyle söyler.(Furkân,25/74).Göz, nurunu yitirdiği zaman önünü göremez, istikbalini kaybeder. Aile ve toplumun istikbali de çocuklardır.Çocuk ihmal edilir, ötelenir ve örselenirse aile ve toplum geleceğini göremez.İnsanlık, çocuk için iyilik düşünmedikçe, dünyayı çocukların geleceğine göre tasarlamadıkça huzura kavuşamaz. Şu bir gerçektir ki, bütün çocuklar masumdur ve bütün çocuklar her türlü güzelliği hak eder.
Üzülerek belirtelim ki, Dünyada birçok ülkenin çocukları doğuştan sahip oldukları haklardan mahrumdur. Onlar bugün Peygamberimizin merhamet ve şefkatine muhtaçtırlar. Gönül coğrafyamızdaki çocukların her gün arş-ı alâya yükselen feryatları yüreklerimizi dağlamaktadır. Pek çok İslâm ülkesinde nice yavru açlık, yokluk, zulüm altında inlemektedir.
Hz. Peygamber Efendimiz, çocukları çok sever; onları öperek bağrına basardı. Onları önemser, aralarına katılır, selâm verir, hâl ve hatırlarını sorar, seviyelerine iner, şakalaşır, duygularını paylaşır, gerekirse oyunlarına girer, onlarla birlikte olmaktan mutluluk duyardı. Bu nedenle Resûlullah bir yolculuğa çıktığında çocuklar dönüşünü beklerler ve O’nu sevinçle karşılarlardı. Çocuklara karşı çok merhametliydi: Çocukları sevmeyi, onlarla ilgilenmeyi, onları çeşitli tehlikeler karşısında korumayı cehennemden kurtuluşa vesile sayardı. İnanç, ibadet ve ahlâk konularının çocuklara yumuşaklıkla anlatılmasını ister, katı ve kaba davranılmasını yasaklardı. Kendisi de bu konularda çok hoşgörülü ve şefkâtlı davranırdı.
Namaz kılarken, torunları Hasan ile Hüseyin’in ve Zeynep’in kızı Ümâme’nin omzuna binmesini hoş görürdü. Hz. Peygamber(s.a.s.), kız ve erkek çocuklar arasında ayırım yapmazdı: İslâmdan önceki cahiliye çağında, kız çocuğu babası olmanın utanç kaynağı sayıldığı, kimi ailelerin kız çocuğunu diri diri kuma gömecek kadar ileri gittiği bu anlayışı yıkarak kız çocuklarına gerekli önemin verilmesini emretmiş; kızlarını eğitilip hayata hazırlanmalarını sağlayanları büyük sevaba erişmek ve cenneti kazanmakla müjdelemiştir.
Genel olarak, çocuklara güzel bir isim koymak ve bir meslek sahibi olmalarını sağlamak hususunda aileleri teşvik etmiştir(Prof.Hüseyin Algül, Hz. Muhammed’in Çocuklarla İlişkileri, İslâma Giriş, D.İ.B., s183-187)
YÂ MUHAMMED MUSTAFA
Doğma-büyüme yaşantın zaten peygamberce,
Akla Sen gelirdin “doğru ve emîn” deyince.
Rabbânî ruh, ölgün nefis, titreyen bir vicdan,
Cenâb-ı Allah yaratmış Seni tam gönlünce !
Asr-ı Saadete yağmurca yağdı şefkâtin,
Cana can katar âlemlere sonsuz rahmetin,
Ey Allah’ın habibi ve Resûlü Efendim,
İnsanlığı ihyâ etti Kur’an ve sünnetin !
Garip, yetim, yoksul, muhtaçların sesi,
İnsanlığa evrensel ilkedir son Hutbesi,
O kadar düşkündü ki sevgili ümmetine,
Allah’tan şefaat dilerken verdi nefesi !
İlâhî aşk Resûlü sevmekten geçer ,
Bu dünyada aşk eken ahrette Kevser içer,
Yâ Muhammed Mustafa, Yâ Şâh-ı Enbiya,
OYTAN Muammer şefâat çün göz yaşı döker !