19 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.6033
EURO34.759
ALTIN2493.1
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Çocuk olmak isterdik!..

Bazı insanlar çocukların oyunlarını izlerken, “Çocuk olmak isterdim!”diye kendi kendine konuştuğunu anımsayın.

Her insan çocukların güle-eğlene oyunlarını izlerken çocuk olma özlemini düşünmüş veya içinden geçirmiştir.

Çocuk olmayı istemek aslında çok anlamlı bir duygudur. Çocuklar oynarken birbirleri ile kavga bile yapsalar kısa bir süre sonrasında yeniden barışır, arada bir kavga geçmemiş gibi dostluk içerisinde oyunlarına devam ederler.

Çünkü çocuklar akıllarında ‘kin’ tutmazlar. Kin tutmayı, başkalarını kıskanmayı büyükler kafalarında yaşatırlar.

Çocuk olmak isteyenlerin sayılarında son yıllarda azalma yaşanır oldu. Sokakta çöp karıştıran, kağıt toplayan, mendil satan, annesinin yanında dilenen, çeşitli işlerde çalıştırılan çocukları gördüğümüzde çocuk olmayı aklımızdan geçiremez olduk.

Geçtiğimiz günlerde bir haber okumuştum. Suriye’den gelip ülkemizdeki bir ilimizde yaşamını sürdüren ailenin bir erkek çocuğu evden kaçmış. Suriyeli baba evden kaçan oğluna sinirlenirken evdeki diğer oğlunu yere yatırıp su hortumu ile dövmeye başlamış. Bu olayı da bir vatandaş cep telefonu ile kaydetmiş.

Suriyeli babanın iddiası, evden kaçan çocuğun geri gelmesi ile birlikte kardeşinin bu olaydan ibret alması olarak yorumluyormuş.

Karaman’daki çirkin olayla ilgili olarak, tutuklu bulunan öğretmenin mahkemedeki savunması da ilginçti. Tacizci öğretmen; “Çocuklar kendi aralarında yaptıklarını bana iftira atarak kapatmaya çalışıyorlar”demiş.

Öğrenci yurtlarında ve benzeri yatılı yerlerde kalan çocuklarını aileler daha çok merak eder hale geldi.

Eski yıllarda çocuklara karşı yapılan taciz ve benzeri çirkin olayların rakamlarında artışlar yaşanması ürkütücü olarak kafalarımızı karıştırıyor.

Gerçeklerin üzerini kapatmakla, yayın yasağı getirmekle önlenebilir mi? Kur’an Kurslarına giden kız çocuklarına tacizde bulunan Din adamları ile ilgili haberler okumuş olmalısınız.

Hatta bazı din adamlarının kur’an Kursuna gelen kız çocuğunu kaçırdığı veya alı koyması, tecavüz etmesi olaylarını da duyduğunuzda tüylerimiz ürperiyor.

En güvenilir olarak bildiğimiz Din adamları veya öğretmenlerin çocuklara böylesi çirkin olayları yaşatması insanların akıllarını karıştırmaya yetiyor.

Bu tür olayların önlenmesi, yaşananların en aza indirilmesi için ne yapmalı? Sorusuna yanıt arar hale geldik.

Uyuşturucu kullanım yaşının Ortaokul sırasındaki çocuklarımıza kadar indiği bir süreç yaşanırken, cep telefonları, sosyal paylaşım siteleri ile genç kızlarımızın duygularını çalanlar, tuzağa düşürülme olaylarına karşı ne gibi çözümler bulunması gerektiğini düşünüyoruz.

Çocukluk yıllarımızda mahallede boş bir arsa bulduğumuzda çeşitli oyunlar oynar, akşam yemeği saati gelmesine rağmen acıktığımızın bile farkına varamazdık.

Bugünkü çocukları sokaklarda veya boş alanlarda oyun oynarken göremez hale geldik. Çocukların çeşitli suçlara yönlendirilmesi endişesi ile aileler çocuklarını evden dışarıya göndermezken, çocuklar odanın içinde internet veya televizyona bağımlı hale geldi.

Kenti bırakın, köylerimizde bile oyun oynayan çocukların sayıları bir elin parmakları kadar azaldı.

Köylerimizde futbol takımları oluşturup, hafta sonlarında karşılıklı oyunlar oynanırdı.

Günümüzde iki takım halinde futbol oynayan kaç köyümüzde çocuklar görebilirsiniz? Çocuklarımız geleceğimiz ise, geleceğimizde ülkemizi emanet edeceğimiz çocuklarımıza sağlıklı yaşam sunmak zorundayız. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar