24 Nisan, 2024, Çarşamba
DOLAR32.567
EURO34.8627
ALTIN2430.7
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Çiçekler solmasın!..

Gül kokulu bahçelerin yanından geçerken gözlerinizdeki bakışlarla içiniz açılır. Yüreğiniz ferahlar, parmaklarınızla dokunup okşamak istersiniz.

Çiçekler dalında güzeldir, kokuları insana rahatlık verir, renkleri hoşunuza gidiyorsa daha farklı sevinç duyarsınız.

Dün “sevgililer günü”ydü. Ellerinde çiçek buketleriyle dolaşanları izledim uzaktan uzağa. Kuyumculardan hediyeler alanları eskilerdeki gibi göremiyordum.

Altının yanına yaklaşılacak günler gerilerde kaldığı için en ucuzunu almaya çalışıyordu sevenler sevdikleri için.

Çiçekçilerin önlerinde de eskisi gibi kalabalık göremedim. Ellerinde sümbül satanlar dolaşıyordu caddelerde. Bir demek sümbülü 3 liradan satan çocukları izledim, yanlarından geçerken mis gibi kokusunu ciğerlerimde hissettim.

Dalından koparılmış güllere ve sümbüllere baktım. Dokunulmasına bile kıyamadığımız güllerin ömürleri birkaç günlük olacaktı. Belki de içerisi su dolu bir vazoya konulacak, birkaç gün daha kaldıktan sonra yaprakları kuruyacaktı.

Güllerin kuruyan yapraklarını saklayanları da gördüm. Özellikle kırmızı güllerin yaprakları kurutulup saklandığında aylarca, hatta yıllarca kalabildiğine tanık oldum.

Kuruyan gül yapraklarını düşünürken, yoksul ve öksüz çocukları aklıma getiririm. Sokakta mendil satan çocuklar, sabahın ayazında simit satan çocuklar ve en önemlisi de babasız olan çocuklar…

Babasını çeşitli nedenlerle kaybedip öksüz kalan çocuklar annelerine sığınırlar, en yakınlarının erkeklerinden ‘baba sevgisi’ beklerler. Arkadaşlarının babaları ile oynadıklarını gördüklerinde iç çekerek gizli gizli ağlarlar.

Öğretmeni babalarının ne iş yaptığını sorduğunda, “babam yok benim!” derken bile boğazındaki kuruluğu ıslatabilmek için yutkunur, iç çekerler.

Babalarının varlığını hiç göremeyen çocukların yaşamı daha da zor olur. Özellikle annelerine sordukları ‘babam nerede?’ sorusuna doğru yanıt alamayan çocuklar içine kapanık, arkadaş çevresinden uzak ve mutsuzluklar içerisinde yaşama uğraşı verirler.

Bahçenizdeki çiçeklerin solmaması için her sabah suladığınızda, kurumamasını amaçladığınız gibi, çocukların babasız kalmaması için de aynı özeni gösterebilmenin yolu, barış içerisinde yaşamaktan geçer.

Ölümlerin doğal olanlarını bir kenara bırakırsak, insanların kendi aralarındaki anlaşmazlıklardan doğan, ‘cana kıyma!’ olaylarının altında yatan acı gerçeklere çözüm bulabilmenin yolu, yine barış içerisinde yaşamaktan geçmektedir.

Ölümün ardından üç gün süre ile yas tutulur, eş-dost cenaze evine gelip başsağlığı dileklerini bildirmelerinin dördüncü gününde, taziye çadırı sökülüp ortadan kalktığında yaşam normale dönmeye çalışır. Ancak babanın yokluğunu o evde unutabilmek çok zor olur.

Çocukların boyunları büküktür, akşam olup karanlıklar çöktüğünde babalarının kapıdan içeriye gireceğini düşler çocuklar.

Günler geçer, aylar geçer ve bir bayram sabahı babasız evde bayramın mutluluğunu yaşayamaz çocuklar. Bir de mezarlığa gidilip anneleri ile birlikte “Fatiha” okunması olayının ardından gözlerindeki burukluğu, yüreklerindeki acıyı anlamak gerek çocukların.

Kavgasız, barış içerisinde yaşayabilme umudu ile, saygılar…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar