Cumhuriyet Halk Partisi’nin 102. yılı için düzenlenen töreni geçtiğimiz gün bir basın mensubu olarak takip ettim.
İl Başkanlığı binasından Devlet Bahçeli Meydanı’na kadar, iki gencin omuzladığı çelengin arkasında yürüyen partililer, yükselen sloganlar, eski bir siyah beyaz fotoğrafı zihnimde canlandırdı.
Sanırım 1970’lerin başı… Osmaniye, Türk tarihinin en önemli devlet adamlarından, 2. Cumhurbaşkanımız ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü’yü karşılamaya hazırlanıyor.
O gün yine bir CHP çelengi önde yürütülmüş, arkasında kalabalık kortej toplanmıştı.
Ve o çelengi taşıyanlardan biri, annemin rahmetli babası, dedemdi.
Aradan geçen 55 yılın ardından aynı çelenk, bu kez 2025’in gençlerinin ellerindeydi.
Bayrak yarışının tabiatı böyledir:
Eskiler yerini yenilere bırakır…
Doğanın diyalektiği tam da budur…
Dün dedemin taşıdığı çelenk, bugün başka gençlerin ellerindeydi.
Dün o kortejde o dönemin ilçe başkanı vardı, bugün Ahmet Salgut;
Dün o anın fotoğrafını çeken kim bilir kimdi, bugün ise ben vardım.
Siyasetin değişen aktörleri, koltukları ve makamları geçici birer emanet olarak görmelidir.
Halkın sorunlarına çözüm üretmek, hizipler, senin adamın benim adamım, eski delege yeni delege münakaşaları yerine hizmete odaklanmak siyasal partilerin asli görevidir.
Siyaset bilimi literatüründe Giovanni Sartori’nin vurguladığı gibi, “partiler ancak toplumsal temsil işlevini yerine getirdikleri sürece demokratik meşruiyetlerini korurlar”
Bugün ise esas mesele, kimin hangi makamda olduğu değil, halkın gündelik yaşamını doğrudan etkileyen sorunlara çözüm bulunup bulunmadığıdır.
Geçim sıkıntısından işsizliğe, kentlerdeki düzensiz yapılaşmadan gençlerin geleceğe dair kaygılarına kadar uzanan sorunlar, herhangi bir parti içi çekişmeden çok daha yakıcıdır.
Siyaset, kişisel kavgalarla değil, halkın gerçek talepleriyle varlık kazanır.
Yorum Yazın