25 Nisan, 2024, Perşembe
DOLAR32.5771
EURO35.0211
ALTIN2427.8
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Çam kozalağı

Dallarında ağır olur Çam kozalağı. Henüz tohum halinde yeşil rengi ve görünümü ile göze hoş gelir.

Süreç içerisinde büyümeye başlar, bir avuç içerisine sığacak kadar büyüdüğünde dallarda dokunduğunuzda serttir, ağırdır.

Çam kozalağının dalındaki yeşil halindeki duruşu, kariyeri ve ciddiyeti bir başka olur.

Dalında ağırdır, o haliyle dalından koparıp birin kafasına vurmuş olsanız, yaralayabilirsiniz. Çünkü diridir, dalında ağırdır ve heybetlidir.

Süreç içerisinde içerisindeki çekirdekleri dökülmeye başlar, kurur gün içerisinde ve günün birinde de bir rüzgarın etkisiyle toprağa düşer.

Çam kozalağı yeşil haliyle dalında ağır dururken, kuruyup yere düştüğünde çok hafiftir, görünümü yaşlanmış ve yolda zor yürüyen insanlar gibi olmuştur.

Çam ağaçlarının altına düşen kozalakları toplayanlar bilirler ne kadar hafif olduğunu. Ama onun birde dalındaki yeşil halini anımsadığınızda içinizden neler geçer!..

İnsanların yaşantılarına bakıyoruz, belli sıfatlar taşıyanların, makam ve koltuk sahibi olanların işlerinin başında bulundukları anları gözlerimin önüne getiriyorum.

Kendilerinin sıfatlarına ve koltuklarına göre diğer insanlara tepeden bakanlarını yeşil çam kozalaklarına benzetiyorum.

Gün olup, aradan geçen yıllar, çam kozalaklarını kurutup dalından yere düşürdüğü gibi, insanlar da koltuklarından indiklerinde tıpkı kurumuş çam kozalakları gibi hafif oluyorlar.

Doğadaki tüm canlıların yaşamlarından bir anlam çıkarması gereken insanoğlu, düşünmek, okumak, yorumlamak ve algılamak yetilerini çalıştırmayınca  bir gece açıp, güneşli birlikte sabahleyin solan çiçekler gibi oluyorlar.

Dünlerde yanlarına yaklaşamadığımız, koltuklarında otururken çam kozalaklarının daldaki yeşil ve sert hali gibi tepeden yere bakanları düşünüyorum. Ya bugün, süreç içerisinde kuruyup dalında tutunamaz hale gelince yere düşerek hafif kalmasını aklıma getiriyorum.

Her yokuşun bir de inişinin bulunduğunu, sivrilen uçların günün birinde kırılabileceğini, makamın ve koltuğun kimseye ömürlük olmayacağını düşünerek yaşamanın gerektiğini akıllarından bile geçirmeyenler, günün birinde çam kozalağı gibi yere düştüklerinde sesleri kısılıyor.

Bir günü değerlendirelim; sabahleyin kalktığınızda güneşin doğuşu, ardından gökyüzündeki seyri, öğle saatleri, insanların işe başlaması, öğle molası ve derken akşam mesai bitimi ile birlikte güneşin kaybolmaya doğru ilerleyişini düşünelim. Akşam olur, gece olur, yıldızlar çıkar ve karanlık çökünce gökyüzüne insanlar uykuya dalar.

Uyku yarım ölümdür insanlar için, sabahleyin uykudan yeniden uyanıp uyanmayacağına kimsenin garantisi yoktur.

Yaşamında sadece para hırsı ile çalışan, bunu yaparken de çevresindeki en yakınlarının haklarını bile çalıp, onları kandırarak paralarını artırmaya çalışan, yine bunu yaparken de insanların en zayıf noktalarını kullanıp inançları üzerinden rant elde etmeye çalışanları düşünün.

Hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp, servetlerini artırırken çevresinde kırdıkları ve üzdükleri kalplerin farkına vararak yaşamayı da akıllarının bir ucundan geçirseler toplumsal yaşam ne kadar güzel olurdu.

İnsan kalbi işte, kemiği yok ama kırıldığı zaman sadece SEVGİ ile tamir edilebiliyor. Sevgi ile kalın…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar