Buğday tanesi dediğimizde aklımıza ilk gelen; ekmek, emek ve yemek olduğunu bir gerçektir.
Doğal olarak, ekmeğin ana maddesinin buğday tanesi olduğunu düşündüğümüzde, Ali Tabakoğlu’nun ilk şiir kitabına “Bir buğday tanesi” adını vermesi olayı da ayrıca okurlarını düşündürecektir!.
Şair Ali Tabakoğlu ilk şiir kitabını yayınlarken, kapağındaki bir buğday tanesinin dik duruşu ile birlikte, emeğin ve ekmeğin oluşumunu anlatmaya çalışıyor, tabii ki anlayabilenlere..
Ali Tabakoğlu’nun kitabının ilk sayfalarından başlamak üzere okumaya ve şiirlerini özümsemeye çalışıyorum.
Şiir kitabını Ankara’da Murat kitabevi yayınlamış, emekleri için sağolsunlar, ancak; Kitabın kapağında “Bir buğday tanesi” yazılırken, iç sayfayı açtığımızda “buğday tanesi” olarak yazılmasındaki eksiklik veya hata’nın Ankara gibi bir ildeki yayın kuruluşunda yaşanmasına üzüldüm doğrusu…
“Bir Buğday tanesi” isimli kitap 80 sayfa olarak yayınlanmış. Ali Tabakoğlu’nun birbirinden güzel şiirlerinin yer aldığı sayfalarda gezinirken, kendinizi bir anda 18 yaşlarında görmeye başlıyorsunuz. Şiirlerlerin dizelerindeki anlatımlar, hele de betimlemeler düşündürüyor, duygulandırıyor, aklınızı bir yerlere taşıyor.
Şair Tabakoğlu’nun komşu ilçelerimizden Dörtyol’lu olduğunu öğreniyoruz. Deniz kıyısında yaşadıkları sevdaları ve dalgaların yüzüne vuran esintilerinde sevdiğinin kendisini okşaması gibi duygulandığı dizeleri okuyorsunuz.
Ali Tabakoğlu’nun “ Bir buğday tanesi” kitabını elinize aldığınızda, öncelikle 1980 yılında kendinizi bulursunuz. Çünkü “12 Eylül” başlıklı şiirini sadece o süreci yaşayanlar anlayabilirler de ondan!..
Geçelim diğer şiirlerine, sevda ve vatan şiirlerinde bile Ali Tabakoğlu öylesine sözcükleri tümcelerine yerleştirmiş ki, edebiyatın, şiirin ve sanatın geleceğinde güzellikler ile duygulara bir şairce imza atmış.
Kitapta yazılan şiirlerin dizelerinde nelerin anlatıldığını veya özlerini buradan anlattıktan sonra, şiir dolu dakikalarını ayırmak ve kendinizi “Bir buğday tanesi”nin arasında bir karınca sabrı ile gezdirmek istiyorsanız, okumanızı öneririm.
Kitabı okumak isteyenlerin OŞYAD’a uğrayıp edinebileceklerini de belirtmek isterim.
Doğal olarak, ekmeğin ana maddesinin buğday tanesi olduğunu düşündüğümüzde, Ali Tabakoğlu’nun ilk şiir kitabına “Bir buğday tanesi” adını vermesi olayı da ayrıca okurlarını düşündürecektir!.
Şair Ali Tabakoğlu ilk şiir kitabını yayınlarken, kapağındaki bir buğday tanesinin dik duruşu ile birlikte, emeğin ve ekmeğin oluşumunu anlatmaya çalışıyor, tabii ki anlayabilenlere..
Ali Tabakoğlu’nun kitabının ilk sayfalarından başlamak üzere okumaya ve şiirlerini özümsemeye çalışıyorum.
Şiir kitabını Ankara’da Murat kitabevi yayınlamış, emekleri için sağolsunlar, ancak; Kitabın kapağında “Bir buğday tanesi” yazılırken, iç sayfayı açtığımızda “buğday tanesi” olarak yazılmasındaki eksiklik veya hata’nın Ankara gibi bir ildeki yayın kuruluşunda yaşanmasına üzüldüm doğrusu…
“Bir Buğday tanesi” isimli kitap 80 sayfa olarak yayınlanmış. Ali Tabakoğlu’nun birbirinden güzel şiirlerinin yer aldığı sayfalarda gezinirken, kendinizi bir anda 18 yaşlarında görmeye başlıyorsunuz. Şiirlerlerin dizelerindeki anlatımlar, hele de betimlemeler düşündürüyor, duygulandırıyor, aklınızı bir yerlere taşıyor.
Şair Tabakoğlu’nun komşu ilçelerimizden Dörtyol’lu olduğunu öğreniyoruz. Deniz kıyısında yaşadıkları sevdaları ve dalgaların yüzüne vuran esintilerinde sevdiğinin kendisini okşaması gibi duygulandığı dizeleri okuyorsunuz.
Ali Tabakoğlu’nun “ Bir buğday tanesi” kitabını elinize aldığınızda, öncelikle 1980 yılında kendinizi bulursunuz. Çünkü “12 Eylül” başlıklı şiirini sadece o süreci yaşayanlar anlayabilirler de ondan!..
Geçelim diğer şiirlerine, sevda ve vatan şiirlerinde bile Ali Tabakoğlu öylesine sözcükleri tümcelerine yerleştirmiş ki, edebiyatın, şiirin ve sanatın geleceğinde güzellikler ile duygulara bir şairce imza atmış.
Kitapta yazılan şiirlerin dizelerinde nelerin anlatıldığını veya özlerini buradan anlattıktan sonra, şiir dolu dakikalarını ayırmak ve kendinizi “Bir buğday tanesi”nin arasında bir karınca sabrı ile gezdirmek istiyorsanız, okumanızı öneririm.
Kitabı okumak isteyenlerin OŞYAD’a uğrayıp edinebileceklerini de belirtmek isterim.
