25 Nisan, 2024, Perşembe
DOLAR32.5065
EURO34.9715
ALTIN2431.9
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Bir amaç uğruna…

İnsanın bir inancı ve inancı için amacı doğrultusunda hareket etmesi, gözönünde maddi değerleri bir kenara bıraktırırmış.


İnanmak ve inançları doğrultusunda hareket etmek, belki de bazı kişilere garip gelebilir, ancak eylemin sahipleri için doğru yaptıklarını sanırlar.


Suriye’deki iç savaştan kaçıp gelerek Osmaniye’ye sığınan ailelerin Pazar günü düğün törenine davetliydim. Elimdeki davetiye ile adresi ararken, sokak numaralarının birbirlerini takip etmesi yerine, karışık şekilde yerleştirildiğini gördüğüm gibi, bakkallara sorduğumda onlar bile adresi tarif etmekte zorlandılar. Osmaniye’nin yerlisi olarak sokak numarasını zor bulduğumu sizlerle paylaşırken, bir yabancının nasıl bulabileceğini siz düşünün artık.


Orkestralı düğün beklerken, kurulu çadırın altında mevlit okunduğunu gördüm. Düğün sahiplerini arıyordum, yerli halktan kimseyi göremedim. Suriyelilerin sokağı olmuştu burası. Damat geldi yanımıza, 28 yaşındaydı. Sonra ablası ve diğer kardeşleri geldiler. Damat Muhammed; “Dün gece dayımın oğlu Şam’da Cihad’a gitti. Arkadaşları şehit haberini verdiler, bizde orkestrayı iptal ettik. Şimdi mevlit okutarak hem düğünümüzü kutluyor, hem de dayımın oğlunun şehitliğini anıyoruz”diyordu.


Gelin ile damadın birlikte fotoğrafını çekmek istediğimizde ise, kadının fotoğrafının çekilmesinin günah olduğundan ve kadınların asla fotoğraf karesine giremeyeceğinden sözettiler. Damat tek başına fotoğraf çektirirken, yanına erkek kardeşini de aldı. Annesi ve diğer kardeşlerini asla karenin içerisine koyamayacaklarını anlatıyordu. Kadınlarla ilgili sorularım karşısında tepki almaya başlamıştım. Hatta, evlenecek kızın yaşını sorduğumda bile tepki gördüm.


Mevlit dinlemeye başlamıştık, iki din görevlisi ile iki de komşusu olmak üzere toplam 5 kişiydik Suriyeli olmayan.


Mevlit-i Şerif okunduktan sonra yemekler geldi, ardından duası okundu. Bu arada 30 yaşlarında bir delikanlı geldi yanıma, damatla konuşmaya başladılar. Gece Halep üzerinden Türkiye’ye girmişler, oradan da Osmaniye’ye gelmiş. Birkaç gün önce 5 kişi Suriye’ye gitmişler, orada muhaliflerin kanadında savaşmışlar. Giden gençlerden 3’ünün Cihad’a gittiğini anlatırken, gayet sakin konuşuyordu. Gidenlerden ikisi sağ olarak dönebilmiş.


Damat konuşuyordu, “Düğünüm olmasaydı, davetiye dağıtma işlerim olmasaydı, ben de gidecektim arkadaşlarımla birlikte!”


Peki dedim, düğünün ve nişanlık ne olacak? Dediğimde ise aldığım yanıt çok ilginçti: “Bu dünya da ne var ki! Her şey maddeye dayalı. Ne varsa öteki dünyada var! Allah bana Cihad’ı emrediyor, vatanım ve inançlarım uğruna şehit olmak kadar güzeli var mı?  Bu dünya malı için yaşamaktansa öteki dünya için Cihad’a gider, Allah katında şehadet şerbetini içerim, huzurlu olurum!”


Sustum, damadın bu sözleri bana; “Ala Geyik” öyküsünün filmini anımsattı. Cüneyt Arkın’ın gerdek gecesi gelini bırakıp geyik sesine koşup gittiği dağlar ve başına gelen olaylar film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.


Tüm bu olaylar, inancın ve inanmanın düşünceye, ardından eyleme yansıyan olaylarıydı. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar