29 Mart, 2024, Cuma
DOLAR32.3834
EURO35.1187
ALTIN2326.3
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

Basın Özgürlüğü!..

Bizim ülkemizde gün ve haftaların sayılarının oldukça fazla olduğu, hatta tatil günlerinin bile çok olduğu konuşulur.

Ülkemize özgü özel ve tatil günleri ile birlikte buna bir de ulusal anlamdaki etkinlikleri eklediğimizde etkinlik günlerinin sayıları daha da artış gösteriyor.

3 Mayıs “Türkçülük Günü” olarak kutlanıyor. Bu yıl nedense MHP’yetkilileri ve yöneticileri 3 Mayıs mesajlarında “Milliyetçiler Günü” olarak tanımlamayı uygun gördüler.

MHP İl Başkanı Fahri Kuyulu’nun basına gönderdiği basın açıklamasında; “Milliyetçiler Günü” sözü dikkatimi çekti. Oysa biz yıllardır, 3 Mayıs’ı “Türkçülük Günü” olarak bilirdik ve yazardık.

Vikipedi Özgür Ansiklobedi’ye bakıyoruz, Türkçülük-Turancılık davasının gerekçelerinden biri olarak gösterilen Hüseyin Nihal Atsız - Sabahattin Ali davasının 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmasından sonra yaşanan "Ankara Nümayışı"'nı anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî hapishanesinde Nihal Atsız,Zeki Velidi ToganNejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkûm tarafından kutlanmıştır. Daha sonraki senelerde de devam eden toplantılar Türkçülük Günü (Bayramı) adını almıştır.

Tarihsel gelişimi “Türkçülük Günü” olarak tanımlanan ve kutlanan 3 Mayıs’ın adının “Milliyetçiler Günü” olarak değiştirilerek kamuoyu ile paylaşılmasını garipsedim doğrusu.

Gelelim aynı günün bir başka önemine. “3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü” olarak kutlanmaktadır. 3 Mayıs Günü’nde basın mensupları “Özgürlük” günlerini kutlayabildiler mi? Daha doğrusu Basın özgürlüğünden sözedilirken, “özgür basın” diyebileceğimiz basın var mı?

Yoksa eğer, neden yok, neden basın özgür olamıyor? Var ise eğer hangi basın özgür?

Yerel anlamda bakalım; Osmaniye’de basın mensupları özgürce görüşlerini kamuoyu ile paylaşabiliyor mu? Yazabiliyor, konuşabiliyor veya görüntülü olarak aktarabiliyor mu?

Basının kamuoyu ile özgürce olayları paylaşabilmesi için, önce medyanın sahiplerinin izin vermesi gerekiyor. Sonra, olayla ilgili haber yapılırken, feodal ilişkiler devreye giriyor.

Bir de olayın ekonomik boyutu var ki, ilan ve reklam veren işyerleri, kurum veya kuruluşlarla ilgili olumsuz haber yapabilmek zorlaşıyor.Bu durum yaygın basın dediğimiz ulusal gazete, radyo ve televizyonlar için de geçerli.

Gazetenin sahibi, basın mesleği dışında farklı bir işletmeyi daha yürütüyorsa, orada yaşanan bir olumsuzluğu bağlı bulunduğu basın kuruluşunun muhabiri haber yapamıyor veya yapsa bile sayfaya giremiyor.

Türkiye’deki gazetecilerin son durumuna baktığımızda, elde edilen son verilere göre; 26’sı tutuklu olmak üzere toplam 43 basın çalışanı hapiste bulunuyor. Toplumsal olaylar sırasında görev yapan gazetecilerin engellenmesi, zaman zaman hedef alınarak darp edilmesi, yaralanması olaylarını da yaşadıkları oluyor.

Basın çalışanları sadece olayları yazamamakla özgürlükleri ellerinden alınmış değil, ekonomik olarak çalıştıkları kurum veya ajansların da haklarını yedikleri olaylar yaşanıyor. Bir haber ajansında çalışan muhabirin ay sonunda eline geçen primi öğrendiğinizde, bu ajans muhabirinin o para ile nasıl özgürce çalışabileceğini düşünürken beyninizin içinde fırtınalar esebilir.

Özgür olamayan basının bulunması, ülkede havada bulup, tavada yiyenlerin işine geldiği için, sadece “Günleri kutlamakla” geçiştiriliyor. Allah basın çalışanlarına sabır versin! Saygılarımla…

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar