Rıza gözü: Kusuru görmeden bakan muhabbet gözü.
Osmanlıca sözlükten günümüze gelen anlamı perde perde açılan kavramlardan bir sözdür “ayn-ür rızâ…”
Günümüz Türkçesinde “kusur görmeden, muhabbet ile bakan göz” anlamına gelir bu ifade. İnsanlara nasıl bakarsak onları öyle görürüz. İyilik ararsak iyiliği, hoşgörürsek hoşgörüyü, merhametle bakarsak merhameti fark ederiz. Kusur ararsak kusur bulmak çok da zor değildir.
Dünyada kusursuz kim vardırki
Kimse mükemmel değildir. Kemaliyet allah cc ait bir vasıftır. İnsanları olduğu gibi kabul etmek, iyisiyle kötüsüyle benimsemek yüce gönüllü olmanın ilk basamağıdır aslında. Tabiki ne kadarını tatbik edebiliriz hayatımızda. İnsanların kusurunu görmeye çalıştıkça, araştırdıkça onlara olan sevginize gölge düşer ve hatta onlardan uzaklaştığınızı fark edersiniz.
Aynı acımasızlık bir gün mutlaka bizlerinde başınıza gelercektir.
◦ İnsanları dışarıdan yargılamak; yaşadıklarını, hissettiklerini, acılarını, heveslerini, mutsuzluklarını, umutsuzluklarını bilmeden yorum yapmak ne kadar doğrudur . Ancak ve ancak tattıkca farkedeceğiz farkettikcede vaz geçeceğiz belkide, hoş görülü olmak için pişmek gerek. Biz insanoğlu musibetlerle olgunlaşırız.
Kusur bulmak için bakma birine
Şu maddeller hayatta yaşadığımız müdetce bilmemiz gereken En önemli unsurlardır ( maddelerdir)
* Kusur değil, çare bulmaya gayret göstermektir.
* Kusur ararsak, tüm aynalar bizimdir...
* Kendi kusurlarımıza bakmadan, başkalarında mucizeler aramamalıyız.
* Bizler kusurlu bir insanız, kusursuz bir Rab tarafından sevilen.
* Kusurlarımızı bize söyleyebilecek arkadaşlar bulmalıyız, ardımızdan gülen değil...
* Kusuru kendisine söylenmeyen adam, ayıbını hüner sanır.
“Bulmak için bakarsan bulursun
Kusur örtmeyi marifet edin
İşte o zaman kusursuz olursun” diyen büyük mutasavvıf Mevlânâ’ya;
“Kolay mı Divanî gerçeğe ermek
Has bahçe bağının gülünü dermek
Nene lazım elin kusurun görmek
Sen kendi aynana bak da öyle gel” diyen
Erenler cemine gireyim dersen Kin ile kibiri at da öyle gel Gerçekler sırrına ereyim dersen Ulu bir mürşide yet de öyle gel Bülbülün güledir feryadı ünü Zaya verme geçen saati günü Okumak istersen ilmi ledünü Bir gerçekten destin tut da öyle gel Kolay mı Divani gerçeğe ermek Hasbahçe bağının gülünü dermek Nene lazım elin kusurun görmek Sen kendi aynana bak da öyle gel
halk ozanımız Dertli Divanî
İnsan yaratılan canlılar arasında en şereflisi en azizi en değerlisi olarak kabul edilir. Çünkü insanın Allah’ın nefesinden bir parça taşıdığı kendi nurundan nur katarak yarattığını savunanlar vardır. Bu görüş doğrultusunda insanı sevmek aslında yaratanı yani Allah’ı sevmek anlamına gelmektedir
“Yaratılanı severim, yaratandan ötürü" sözünün özü ise, ben beni yaratanı sevmeyeyim de kimi seveyim? yaratılanı severim diyor çünkü yaratanı güzel Yüce ALLAH c.c. bizi öyle bir yaratmış ki, o yüzden kimseyi dış görünüşünden dolayı yargılamayın kimse hangi anneden babadan doğacağını veya nasıl bir fiziği olacağını bilmiyor. Yani sözde de demek istiyor ki, yaratılanı sevmenin sebebi yaratandandır. Yaratan öyle güzel ki o yüzden biz onun yarattığını da severiz.
Karşısındaki kişi kötü davransa da, kötü söz söylese de hoşgörüyle yaklaşa biliyorsak ne mutlu bize.
Bu güzel evrenin tamamının mutlak mutluluk ya da acılardan oluşması mümkün değil. Güzelliklerimiz olduğu kadar kusurlarımız, hatalarımızın yanı sıra affedende bir kalbimiz vardır elbette. Mümkün olduğunca başarmamız gereken şey; kusurları ortaya çıkarmak değil, örtebilmek, bardağın dolu tarafını görebilmektir. Buda Allah’ın bir lütfudur. Bana göre bir kusuru örtmek başka bir güzelliği ortaya çıkarmaktadır.
Bunların farkına varıp, keşke kısacık hayatımızda kimseyi değiştirmeye çalışmadan, olduğu gibi karşılayarak dolu dolu yaşayabilsek. Marifet de bu değil midir zaten?
Sevdiklerimizin kusurlarını da sevmek, ya da yok saymak, kendini kandırmak değil, o kusurların kişinin bir parçası olduğunu kabul ederek bütünü sevmek aslolandır. Koşulsuz sevgi de budur sanırım. Pekiyi sizcede öyle değilmidir? Kusurlarımızı görmeden bizleri tekrar tekrar rızıklandıran, afv eden, tekrar yeni baştan bizlere fırsat veren kemal, rahman ve rahim sıfatı “Rahman ve Rahîm kelimelerinin her ikisinin de kök anlamı rahmettir/merhamettir.” Rahman, rahmetin, merhametin bizatihi kendisi ve kaynağı demektir. O yüzden bu isim sadece Allah için kullanılır. Rahîm ise, bütün yarattıklarına acıyan, merhamet eden ve Rahman olma özelliğini onlarda fiilen gösteren demektir. Kusurlarımıza afv dilediğimiz mevlanın himayesi altında yaşadığımız şu dünyada kul kulun ayıplarını ortalığa dökerek değil kusurlarımızı kapatarak ayn-ür rıza, (Rıza gözü ile) şükürle, kusuru gördüğümüzde ona hoşgörü ile bakan muhabbet gözüyle görenlerden olmak temennilerimle.
Mekkenin komşusu