160x600
29 Haziran, 2025, Pazar
DOLAR38.7786
EURO43.8944
ALTIN4143.5
Emiyra BAYRAK

Emiyra BAYRAK

Mail: [email protected]

Arafat Dağı

   Arafat Dağı, Mekkeden 25 km uzaklıkta olan dağ. Mekke'nin güney doğusuna düşer. 454 metre yüksekliğindedir. Efendimiz Muhammed'in ölümünden önce veda hutbesi konuşmasını onbinlerce kişiye bu dağda yapmıştır. Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir.

Arafat dağıdır bizim dağımız Orda kabul olur dualarımız (Y. Emre) Mekke-i Mükerreme’nin 25 km. güneydoğusunda, Taif yolu üzerinde düz bir alan olan Arafat, haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı yerdir. “Arafat” denilmesi; bilmek manasındaki marifetten gelip;  Hz. Âdem ile Havva Validemiz yeryüzüne indikten uzun zaman sonra birbirlerine kavuşup birbirlerini tanıdıklarından, Cibrîl-i Emin İbrahim (a.s.)a hac menâsikini burada tarif ettikten sonra عرفت هل ( ) “bildin, öğrendin mi?” deyince İbrahim (a.s.) da ( عرفت ) “bildim, öğrendim” dediği içindir. 

Diğer bir rivayete göre ise, Arafat itiraftan gelir. İnsanlar burada Cenab-ı Hakk’ın yüceliğini, azametini, kendilerinin acizliğini itiraf ederler. Nitekim Hz. Âdem ve Havva anamız Arafat’ta şöyle yalvardılar: ربنا ظلمنا أنفسنا وإن لم تغفر لنا وترحمنا لنكونن من الخاسرين “ Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize acımazsan biz perişan olanlardan oluruz.” (A’râf, 23) Bu yalvarmalarına mukabil Allâh-ü Teâlâ “şimdi kendinizi bildiniz” manasına ( عرفتم ) buyurdu. Dünyanın dört bir tarafından gelen insanların ataları Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın yaptıkları gibi burada birbirleriyle görüşüp tanışmaktadırlar.

İnsanlar günahlarını itiraf ederek, Allah’tan af dileyerek kulluklarını ve çaresizliklerini arz etmeleri, af dileyenlerin af edilmelerinden sonra günah kirlerinden temizlenip Cenâb-ı Hakk katında güzel bir kokuya (Arf) sahip olmaları sebebiyle bu adın verildiği de söylenmiştir.

Sizlerinde gördüğümüz gibi ciddi bir ağaçlandırma projesi uygulamaya konularak Arafat yeşil bir mekân olma özelliğine yeniden kazanmıştır. Bunun yanı sıra çeşitli tesislerle hacıların Müzdelife’ye dönüşünü kolaylaştırmak için Arafat’ı buraya bağlayan dokuz ayrı otoyol yapılmıştır.

Cenâb-ı Hak bu dağın adını Kur'an-ı Kerim'de söyle zikretmiştir: "..Arafât'tan ayrılıp (seller gibi) akın edince Meş'ar-i Harâm'da* Allah'ı zikredin.. " (el-Bakara, 2/198).

Hac ibadetini yerine getirmek üzere orada bulunan müslümanlar Terviye'den (yani Zilhicce'nin sekizinci günü sabah namazını Mekke'de kıldıktan) sonra Mina'ya, sonra Arefe günü sabah namazını kıldıktan sonra Arafât'a çıkarlar. Haccın farzlarından biri olan vakfe Arefe günü zeval vaktinden başlar, nahir günü yani bayramın birinci günü sabah namazı vaktine kadar süren zaman içinde yapılır. Genellikle Arefe günü akşamı Arafât'tan ayrılma işlemleri başlar.

ARAFAT

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir hadîsine göre Arafât'ın her yeri vakfe yeridir. Buna göre vakfe için belli bir yer söz konusu değildir. Arafât dağında vakfe sırasında Allah'a dua etmek ve isteklerde bulunmak müstehabtır. Arefe günü Arafât'ta vakfe yapmanın önemi ve fazileti hakkında Resulullah şöyle buyururlar: "Cenâb-ı Hakk'ın, Arefe günü (vakfe sırasında) Cehennem'den azad ettiği kulların sayısı diğer günlerde azad edilenlerle ki yaslanmayacak kadar çoktur.

Allah, Arefe günü vakfe yapanlara yaklaşır. Sonra onlarla meleklere karşı iftihar ederek 'bunlar ne istiyorlar ki bütün işlerini bırakıp burada toplandılar' der." (Müslim, Hacc, 1348). Ebû Katâde Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ben Allah'dan umuyorum ki Arefe günü tutulan oruç, içinde bulunulan seneden önceki ve sonraki seneye keffâret olur. " (ıbn Mâce, Siyam,40; Dârimî, Savm, 54; Ahmed b. Hanbel, V, 296-297). Bu hadis şöyle yorumlanır:

Eğer küçük günahlar işlemişse yahut işleyecekse onlar afvedilir, eğer küçük günahı yoksa büyük günahları hafifletilir, büyük günahı da yoksa derecesi yükseltilir (et-Tâc, el-Câmi'u li'l-Usûl, II, 95). Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulur: "Ben şurada kurban kestim, Mina'nın her tarafı bir kurban yeridir. Konakladığınız yerde kurban kesiniz. Ben şurada vakfe yaptım. Arafât'ın her tarafı vakfe yeridir…" (Müslim, Hacc)

Arafat, bir af ve ilticâ makâmıdır.

Arafat, kabirden kıyâmet sabahına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlatır. Bütün kullar, Allâh’ın huzûrunda âciz, muhtaç ve ümitvâr bir şekilde af beklerler. Gönüller ve gözler, tevbe yaşlarıyla ıslanır, Hakk’a, nice samîmî ilticâlar yükselir. Hayat defterlerinde tertemiz sayfalar açılır ve Cenâb-ı Hakk’a, ömrün bundan sonraki kısmında itaat üzere yaşanacağına dâir sözler verilir.

KIYAMETTEKİ HÂLİN BİR KISMI ARAFATTA YAŞANIR

Böylece Arafat, mahşerî bir tablo arz eder. Kıyâmetteki hâlin bir kısmı orada da yaşanır. Hakîkaten orası âdeta kabirden kalkıp herkesin kendi günahlarının nedâmetiyle nefsinin derdine düştüğü mahşer yerine gelişi ve çâresizlik içerisinde çırpınarak Rabb’e gönülden yalvarış hâlini hatırlatır. Altta ve üstte birer havlu ile baş açık, yalın ayak, bütün dünyevî rütbelerden soyunma hâlidir...

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ilk ve son haccı: Veda Haccı:

“Sizden kim hac ve umreye niyet etmek isterse bunu yapsın!” buyurdu.

Allâh Rasûlü ihrâma girip telbiyeye başladıktan sonra, Cebrâîl -aleyhisselâm-’ın gelerek:

“Yâ Muhammed! Ashâbına telbiyede seslerini yükseltmelerini emret! Çünkü bu, haccın alâmetlerindendir!” dediğini bildirdi. (İbn-i Mâce, Menâsik,)

Yerler ve gökler, getirilen telbiye sesleriyle çınlıyor; huşû ve huzur, her yeri bir ağ gibi örüyordu.

Haccın farz olmasından sonra Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yapmış olduğu ilk ve son hac, Vedâ Haccı’dır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu haccında müslümanlarla vedâlaşınca insanlar; “Bu vedâ haccıdır.” demişler ve bu isim meşhur olmuştur ARAFAT DAĞI

Arafat Dağı, Mekkeden 25 km uzaklıkta olan dağ. Mekke'nin güney doğusuna düşer. 454 metre yüksekliğindedir. Muhammed'in ölümünden önce veda hutbesi konuşmasını onbinlerce kişiye bu dağda yapmıştır. Doğu, kuzey ve güneyi dağlarla çevrilidir.

Arafat dağıdır bizim dağımız Orda kabul olur dualarımız (Y. Emre) Mekke-i Mükerreme’nin 25 km. güneydoğusunda, Taif yolu üzerinde düz bir alan olan Arafat, haccın en önemli rüknü olan vakfenin yapıldığı yerdir. Arafat” denilmesi; bilmek manasındaki marifetten gelip;  Hz. Âdem ile Havva Validemiz yeryüzüne indikten uzun zaman sonra birbirlerine kavuşup birbirlerini tanıdıklarından, Cibrîl-i Emin İbrahim (a.s.)a hac menâsikini burada tarif ettikten sonra عرفت هل ( ) “bildin, öğrendin mi?” deyince İbrahim (a.s.) da ( عرفت ) “bildim, öğrendim” dediği içindir.  Diğer bir rivayete göre ise, Arafat itiraftan gelir. İnsanlar burada Cenab-ı Hakk’ın yüceliğini, azametini, kendilerinin acizliğini itiraf ederler. Nitekim Hz. Âdem ve Havva anamız Arafat’ta şöyle yalvardılar: ربنا ظلمنا أنفسنا وإن لم تغفر لنا وترحمنا لنكونن من الخاسرين “ Ey Rabbimiz! Biz nefislerimize zulmettik. Eğer sen bizi bağışlamaz, bize acımazsan biz perişan olanlardan oluruz.” (A’râf, 23) Bu yalvarmalarına mukabil Allâh-ü Teâlâ “şimdi kendinizi bildiniz” manasına ( عرفتم ) buyurdu. Dünyanın dört bir tarafından gelen insanların atalar Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın yaptıkları gibi burada birbirleriyle görüşüp tanışmaktadırlar. İnsanlar günahlarını itiraf ederek, Allah’tan af dileyerek kulluklarını ve çaresizliklerini arz etmeleri, af dileyenlerin af edilmelerinden sonra günah kirlerinden temizlenip Cenâb-ı Hakk katında güzel bir kokuya (Arf) sahip olmaları sebebiyle bu adın verildiği de söylenmiştir. Sizlerinde gördüğümüz gibi ciddi bir ağaçlandırma projesi uygulamaya konularak Arafat yeşil bir mekân olma özelliğini yeniden kazanmıştır. Bunun yanı sıra çeşitli tesislerle hacıların Müzdelife’ye dönüşünü kolaylaştırmak için Arafat’ı buraya bağlayan dokuz ayrı otoyol yapılmıştır.

Cenâb-ı Hak bu dağın adım Kur'an-ı Kerim'de söyle zikretmiştir: "..Arafât'tan ayrılıp (seller gibi) akın edince Meş'ar-i Harâm'da* Allah'ı zikredin.. " (el-Bakara, 2/198).

Hac ibadetini yerine getirmek üzere orada bulunan müslümanlar Terviye'den (yani Zilhicce'nin sekizinci günü sabah namazını Mekke'de kıldıktan) sonra Mina'ya, sonra Arefe günü sabah namazını kıldıktan sonra Arafât'a çıkarlar. Haccın farzlarından biri olan vakfe Arefe günü zeval vaktinden başlar, nahir günü yani bayramın birinci günü sabah namazı vaktine kadar süren zaman içinde yapılır. Genellikle Arefe günü akşamı Arafât'tan ayrılma işlemleri başlar.

arafat

Hz. Peygamber (s.a.s.)'in bir hadîsine göre Arafât'ın her yeri vakfe yeridir. Buna göre vakfe için belli bir yer söz konusu değildir. Arafât dağında vakfe sırasında Allah'a dua etmek ve isteklerde bulunmak müstehabtır. Arefe günü Arafât'ta vakfe yapmanın önemi ve fazileti hakkında Resulullah şöyle buyururlar: "Cenâb-ı Hakk'ın, Arefe günü (vakfe sırasında) Cehennem'den azad ettiği kulların sayısı diğer günlerde azad edilenlerle ki yaslanmayacak kadar çoktur. Allah, Arefe günü vakfe yapanlara yaklaşır. Sonra onlarla meleklere karşı iftihar ederek 'bunlar ne istiyorlar ki bütün işlerini bırakıp burada toplandılar' der." (Müslim, Hacc, 1348). Ebû Katâde Peygamber Efendimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Ben Allah'dan umuyorum ki Arefe günü tutulan oruç, içinde bulunulan seneden önceki ve sonraki seneye keffâret olur. " (ıbn Mâce, Siyam,40; Dârimî, Savm, 54; Ahmed b. Hanbel, V, 296-297). Bu hadis şöyle yorumlanır: Eğer küçük günahlar işlemişse yahut işleyecekse onlar afvedilir, eğer küçük günahı yoksa büyük günahları hafifletilir, büyük günahı da yoksa derecesi yükseltilir (et-Tâc, el-Câmi'u li'l-Usûl, II, 95). Başka bir hadis-i şerifte de şöyle buyrulur: "Ben şurada kurban kestim, Mina'nın her tarafı bir kurban yeridir. Konakladığınız yerde kurban kesiniz. Ben şurada vakfe yaptım. Arafât'ın her tarafı vakfe yeridir…" (Müslim, Hacc)

Arafat, bir af ve ilticâ makâmıdır.

Arafat, kabirden kıyâmet sabahına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlatır. Bütün kullar, Allâh’ın huzûrunda âciz, muhtaç ve ümitvâr bir şekilde af beklerler. Gönüller ve gözler, tevbe yaşlarıyla ıslanır, Hakk’a, nice samîmî ilticâlar yükselir. Hayat defterlerinde tertemiz sayfalar açılır ve Cenâb-ı Hakk’a, ömrün bundan sonraki kısmında itaat üzere yaşanacağına dâir sözler verilir.

KIYAMETTEKİ HÂLİN BİR KISMI ARAFATTA YAŞANIR

Böylece Arafat, mahşerî bir tablo arz eder. Kıyâmetteki hâlin bir kısmı orada da yaşanır. Hakîkaten orası âdeta kabirden kalkıp herkesin kendi günahlarının nedâmetiyle nefsinin derdine düştüğü mahşer yerine gelişi ve çâresizlik içerisinde çırpınarak Rabb’e gönülden yalvarış hâlini hatırlatır. Altta ve üstte birer havlu ile baş açık, yalın ayak, bütün dünyevî rütbelerden soyunma hâlidir...

Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in ilk ve son haccı: Veda Haccı:

“Sizden kim hac ve umreye niyet etmek isterse bunu yapsın!” buyurdu.

Allâh Rasûlü ihrâma girip telbiyeye başladıktan sonra, Cebrâîl -aleyhisselâm-’ın gelerek:

“Yâ Muhammed! Ashâbına telbiyede seslerini yükseltmelerini emret! Çünkü bu, haccın alâmetlerindendir!” dediğini bildirdi. (İbn-i Mâce, Menâsik,

Yerler ve gökler, getirilen telbiye sesleriyle çınlıyor; huşû ve huzur, her yeri bir ağ gibi örüyordu.

Haccın farz olmasından sonra Allâh Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in yapmış olduğu ilk ve son hac, Vedâ Haccı’dır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bu haccında müslümanlarla vedâlaşınca insanlar; “Bu vedâ haccıdır.” demişler ve bu isim meşhur olmuştur. 

Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise bundan “Haccetü’l-İslâm” ismiyle bahseder. Âdem -aleyhisselâm-, Hazret-i Muhammed’in (s.a.v.) Allâh katındaki şeref ve îtibârını düşünerek, nihâyet Cenâb-ı Hak’tan, O’nun yüzü suyu hürmetine affını talep etti. Ardından talebi kabûl edildi ve Allâh Teâlâ, kendisine Mekke istikâmetinde yol göstermek üzere bir meleği memur etti. Bu duâ bereketiyle Cidde’de yaşamakta bulunan Havvâ anamız da diğer bir melek rehberliğinde Hz. Âdem’e (a.s.) doğru yola çıkarıldı ve bunlar, bir arefe günü ikindi vakti Arafat vâdisinde buluşup ağlaştılar ve tekrar istiğfâr ettiler.

İhsan ve keremi sonsuz olan Cenâb-ı Hak, onların duâlarını kabûl etmenin yanında, bir de onların neslinden olup kıyâmete kadar her sene aynı gün ve saatte oraya gelerek af dileyecek olanların tamamını bağışlama vaad ve lutfunda da bulundu. İşte hacıların arefe günü Arafat’a çıkıp istiğfâr etmelerinin hikmeti budur.

Rabbim ecirlerinden mahrum etmesin 

Dünyamızdaki  biz adem oğullarının ve havva kızlarının huzura mutluluğa kavuşmamız temennilerimle.

MEKKENİN KOMŞUSU

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar