Anayasaya sadakat, anayasa dilinin başarı düzeyiyle yakından ilgili bir noktadır.
Anayasa literatüründe “anayasaya saygı”, genel olarak hukuk devleti ilkesinin kurucu ayaklarından birisi olan “hukuka” saygının içerisinde özellikle “anayasaya” yüksek “sadakat” gösterilmesi anlamında kullanılan bir kavramdır. ,
Anayasaya saygının pratikte düşük düzeylerde olduğu durumlarda, giderek bütün siyasal sisteme sirayet eden sancılı süreçler ortaya çıkar.
Bu tür sürprizlerle karşı karşıya kalınmaması için yeni anayasa çalışmalarında “anayasa dili” ne özel önem verilmelidir.
Şekli anlamda anayasada yer alan hükümlerin noktası virgülüne uygulanması ideal durumdur.
Bu amaçla hukuki yorum yöntemleri ya da teknikleri kullanılır.
Anayasa normunun ne anlamada geldiğini anlamaya dönük farklı hukuki yorum teknikleriyle aynı hükümden farklı anlamlar çıkarıldığına sıklıkla tanık olunmaktadır.
Bunu önlemenin ya da en aza indirmenin yolu, anayasa maddeleri yazılırken basit, temiz, anlaşılabilir ve sade bir “anayasa dili” benimsemekten geçer.
Anayasa dili, yaşayan Türkçe olmalıdır. Yaşayan Türkçe ise sadece hukukçuların ya da işin uzmanlarının anlayabildiği kelimeler değil, günlük hayatta kullanılan dildir.
Anayasayı okuyanlar, metinde kendi dilini bulmalıdır.
Anlaşılmaz ve muğlak ibare veya ifadelerin iticiliği karşısında, işi işten geçtikten sonra alınabilecek tedbirler yeterli olmayacaktır.
Yeni anayasa normlarının yazımında farklı kesimlerden ve özellikle de dil bilimcilerden teknik destek alınmalıdır.
Anayasa yapımı, disiplinler arası bilgi ve birikim gerektiren son derece özel bir alandır.