CUMA SOHBETLERİ
Zikir, Allah’ı hatırlamak, O’nu güzel isimleri ile anmaktır.
Zikir, Allah ile kul arasında kuvvetli bir bağdır. İnsanın en huzurlu anı, Allah’a yönelip, baş başa kaldığı andır. Allah’a yönelmenin en güzel yollarından biri de zikirdir. Yüce Allah’a kulluk etmek, hayatın her alanında O’nu hatırlamak ve O’nun rızasına uygun davranmakla mümkün olabilir. kulluk sorumluluğunu hep hatırında tutanlar, Rabbimizin “Siz beni anın ki ben de sizi anayım!” (Bakara, 2/152) müjdesine nail olacaklardır.
Zikir;Allah’ı isim ve sıfatlarıyla anmak, tefekkür etmek ve gaflet içerisinde olmamaktır. Allah’ı gönül ve dil ile zikretmekle beraber, O’nu hayatın içinde de anmak ve rızasına uygun davranmalıyız. Allah’ı yalnızca darda kaldığımız zamanlarda değil, maddi ve manevî hiçbir tasamızın bulunmadığı durumlarda da nimetlerini anarak, zikrederek, O’na karşı şükran vazifemizi yerine getirmeliyiz.
“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tesbih ederler. Ancak siz onların tesbihini anlamazsınız !” (İsrâ, 17/44).
Kalple zikir; Allah’ın varlığını, birliğini, niteliklerini, yüceliğini ve eşsizliğini düşünmek ve kabul etmek; Kur’anda anlatıldığı, tanıtıldığı ve bildirildiği şekilde tanımak, anlamak ve bilmektir. Hz. Peygamber, “Her şeyin bir cilası vardır, kalbin cilası da Allah’ı zikirdir ” buyurmuştur.
Beden ile Zikir: Başta namaz kılmak olmak üzere, gözün, kulağın, el ve ayakların, dilin, aklın, kısaca bütün organların, Allah’ın ve Peygamberinin emir ve yasaklarına uygun olarak, haram ve kötülüklerden sakınıp insanlara yararlı-faydalı işlerde kullanılması, meşru işlerde çalışması, üretmesi bedenle zikir demektir.
Dil İle Zikir: Allah’ı güzel isimleriyle anmak, övmek, yüceltmek, noksan sıfatlardan tenzih etmek, O’nun varlığını –birliğini –eşi ortağı ve benzeri bulunmadığını; gücünü-iradesini ve nimetlerini ifade eden cümleleri söylemek, dua etmek, Kur’an okumak şeklinde yapılabilir.
Dil ile zikir nasıl yapılmalıdır? Dilin, kavgadan-nizadan-küfürden-kötü alışkanlık sözlerinden-dedi kodudan-munafıklıktan v. b. arındırılarak ayakta iken, yürümekte iken, otururken veya yan yatmış halde, kısaca her zaman –her yerde –her halukarda söylenebilecek sözler şunlardır :
PEYGAMBERİMİZİN ALLAH’I ZİKRİ.
Kur’an-ı Kerim, inananlardan bahsederken “Onlar ayakta dururken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar.”(Âl-i İmrân, 191) buyuruyor. Kur’anın müjdeleyicisi Resûlullah, bu sıfatların canlı bir örneğiydi. Hz. Âişe der ki: “Hz. peygamber hayatının hiçbir safhasında Allah’ı anmaktan ve yüceltmekten geri kalmamıştır”(Ebu Dâvûd, Kitâbut-Tahâre).Hz. peygamber’in evini korumakla görevli olan Rebia b. Kâb, “Hz. Peygamber’in tespihini dinleye dinleye yorulur uykuya dalardım.” demektedir. Hz. Peygamber her an Allah’ı anmakla meşguldü. Otururken, yürürken, uyanıkken, uyurken, yerken, içerken, abdest alırken, üstünü başını değiştirirken, seyahat ederken, konaklarken, evden çıkarken, mescide girerken daima Allah’ı anar, daima O’nun adını yüceltirdi. Hz. peygamber’in son günlerinde Nasr sûresi nâzil olmuş, O’na Allah’ın şanını tespih etmesi emredilmişti. Resûlullah’ın hanımları diyorlar ki: “Hz. Peygamber’e bu emir ulaştıktan sonra artık tüm vaktini Allah’a hamd ve sena etmeye ayırmıştı”(İbn Sâd, Cüzül Vefat).
ZİKİRLE, HEP ZİKİRLE
Yalandan, riyadan kaçılmalı,
Allah’ı zikirle, hep zikirle,
Semavî kapılar açılmalı,
Allah’ı zikirle, hep zikirle,
Açalım ol beyaz gonca gülde,
Mevlâ’ya akalım coşkun selde,
Kabe’ye koşalım esen yelde,
Allah’ı zikirle, hep zikirle !
Hayattan, değerli ibret aldım,
Sık sık derin tefekküre daldım,
Tevazuda toprak gibi oldum,
Allah’ı zikirle, hep zikirle.
Kalbî duygularımı yazdım,
İlâhî aşk göllerinde yüzdüm,
Rüzgârdan Resûl selâmın sezdim,
Allah’ı zikirle, hep zikirle !
OYTAN Muammer yanar kavrulur,
Yedi iklim dört köşe savrulur,
Nefis ıslah olup muma çevrilir,
Allah’ı zikirle, hep zikirle !