19 Nisan, 2024, Cuma
DOLAR32.5841
EURO34.7806
ALTIN2491.7
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

12 eylül 1980

Aradan geçen yıllar insanı yaşlandırıyor, geriye dönüp baktığımızda yaşadıklarımızı anımsamaya çalışıyoruz.


12 Eylül darbesinin üzerinden geçen yılları, geriye dönüp anımsamaya çalıştığımızda; kan, göz yaşı, ölümler, kavgalar ve kargaşalarla birlikte ülkenin ne kadar geriye gittiğinin göstergesini düşünüyorum.


12 eylül darbesini yapan zihniyetin, barış ve huzuru getirme uğruna söylevleri, bir de darbenin başındaki komutan Kenan Evren’in her sözünün başında kullandığı “Atatürk” sözcüklerini anımsıyorum.


O günlerde darbecilerin sığındığı veya sığınmaya çalıştığı Atatürk’ün aslında adına karşı bir tepki oluşmasına nedenler oluştuğunu bugünlere geldiğimizde daha iyi anlıyoruz. Aslında korkularında Atatürk sözcüklerini kullandıklarını bugün daha iyi anlamaya çalışıyorum.


12 eylül darbesi sürecinde idam edilen gençlerimiz, hapishanelere atılan insanların sayılarını anımsıyorum. Bir çok insan o darbenin sonunda yıprandı, işkence gördü, öldürüldü veya yaralandı, hapishanelere atıldı.


12 eylül darbesinin yargılanmasını isteyenler, hatta referandum bile yapılmasına rağmen zaman aşımı nedeniyle bugün hesap sorulamaz konumuna geldi. Hesap sorulsa bile yaşı 90’a gelmiş bir darbecinin canını alsan ne çıkardı?


Önemli olan yeni darbelerin, yeni işkencelerin, yeni yasaklamaların bu ülkede yaşanmaması, yaşatılmaması olmalıydı.


12 eylül sabahı kalktığımızda hayat durmuş cadde ve sokaklar askerlerle doluydu. Osmaniye’deki gazete sahipleri ile sorumlu müdürlerini garnizon komutanlığına götürüp, bir ikinci emre kadar gazetelerin çıkarılmayacağı söylenmişti. O gün Garnizon komutanlığında bizlere bu talimat verildikten sonra araçlarla götürüldüğümüz yerde, yaya olarak evimize geri dönüyorduk. 


Osmaniye Gazetesi sahibi rahmetli Ali Rıza Karadağ’ın kareli pijaması ile evinden almışlardı. Çataloluk gazetesinden Mehmet Cemal Şenadam, Hakikat gazetesinden Mehmet Öküzcü ile birlikte Garnizon komutanlığının kapısından çıkıp evimize geri dönerken, şu anki Musa Şahin Bulvarında sadece kedi ve köpekler vardı. Çarşı merkezine doğru gelirken bizi durduran askerler kimlik kontrolü yapıyor, yapılan görüşmelerin ardından bırakıyorlardı.


Ben o zaman köyde oturduğumdan, Garnizon komutanlığından Dereobası köyüne gelinceye kadar, en az on beş kez askerler tarafından yolda durdurulup kimlik kontrolü ve sorgulamadan geçtiğimi anımsıyorum.


Sonrası, gazeteler basılmaya başladığında önce bir örnek basımı yapıyor, Garnizon Komutanlığındaki görevli Başçavuşa gazeteyi gösteriyor, üzerine imza attıktan ve kendisine göre hatalı sözcüklerin üzerini karaladıktan sonra gelip gazeteyi basabiliyorduk.


12 eylül darbesini yaşayanlar o günleri iyi anımsarlar. Bu darbenin ardından Türkiye’de farklı gelişmeler oldu. Amerikan emperyalizmi ülkemizde etkinliğini artırırken, inanç sömürücülüğü ve tarikatların sayıları artarken, darbe yöneticileri bir noktada bunlara göz yumuyordu. Okullarda baskılar arttı, Atatürk adını kullanarak darbecilerin başındakiler, ‘başörtüsü’ sorununu insanlara dayatırcasına yaşatmaya başladılar.


Yasaklanan başörtü olayı ile birlikte ‘Atatürk’ adını her tümcesinde kullanmaya başlayan Darbenin başındaki Kenan Evren, halkın gözünde ve özellikle de inançlı insanların gözünde Atatürk’ün bugünkü eleştiri odağı haline gelmesine neden oluşturdu.
Darbeler ve darbeciler sadece 12 eylül ve benzeri darbelerin günlerinde değil, her an akıllardan çıkarmamak gerektiğine inanıyorum. Saygılarımla…

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar