20 Nisan, 2024, Cumartesi
DOLAR32.5095
EURO34.7826
ALTIN2499.5
Mustafa BARDAK

Mustafa BARDAK

Mail: [email protected]

12 Eylül

Türkiye’de demokrasinin rafa kaldırıldığı, askeri darbe ile dikta bir rejimin başlangıcı 12 Eylül’ün üzerinden 34 yıl geçti.


Dün demokrasiyi rafa kaldırıp, darbe yapan Kenan Evren, bugün televizyonlara çıkıyor, pişman olmadığını söyleyebiliyor.


12 eylül olayları ile ilgili hesap soracağını söyleyen 12 yıllık iktidarın başlattığı soruşturmalar ise zaman aşımına uğrayabiliyor. Yani o gün darbe yapanların yanına kar kalmış oluyor.


12 eylül 1980 darbesini yaşayanlardan biriyim. O zaman Hakikat gazetesinin Genel Yayın yönetmeni olarak çalışıyordum. 12 Eylül sabahı askerler gelip köydeki evimden beni alarak şu anki Garnizon komutanlığına götürdüler. Benimle birlikte, Hakikat gazetesinin sahibi Mehmet Öküzcü, Osmaniye gazetesi sahibi Ali Rıza Karadağ, 7 Ocak gazetesi sahibi Cemal Şenadam ve diğer yerel gazetelerin sahip ve yazı işleri müdürlerini bodrum katta bir yerde topladılar.


Saatler sonrasında bir Başçavuş yerel gazetelerin ikinci bir emre kadar çıkarılmayacağını anlattı. Sokağa çıkma yasağı olan bir ülkede nasıl gazete çıkarabilinirdi, onu düşünmeye başladım bir anda.


Garnizon Komutanlığından çıkarken sokaklarda sadece askeri araçlar görebiliyordu. Yollar sakin ve kimsecikler yoktu. Garnizondun çıkıp yaya olarak Dereobası köyündeki evime gidinceye kadar bir çok yerde askerler durdurup sokağa çıkma yasağını anlatırken, bende her defasında gazetelerin çıkmaması gerektiği uyarısı için götürüldüğümüzü ve Garnizon Komutanlığından geldiğimizi anlatmaya çalıştım.


Sokağa çıkma yasağının kalkmasının ardından yine bizler çağrıldık, gazetelerin çıkabileceği, ancak baskıya girmeden önce Garnizon komutanlığına götürülüp inceleneceği bildirildi.


Elle dizgi ve tipo baskı yapılıyordu o zaman. Harf yetersizliği vardı. Gazetenin bir sayfasını hazırlıyor, bir tane basıp Garnizon Komutanlığına götürüp görevli Komutana okutturup, “okundu” kaşesini bastırdıktan sonra gelip gazeteyi basıyorduk. İkinci sayfa için yine aynısını yapıyorduk. Gazeteler 2 sayfa çıktığı için, matbaaların kasasındaki harfler 2 sayfayı da dizecek sayıda olmadığı için, sayfaları bastıktan sonra dağıtıp diğer sayfaya geçmek zorunda kalınıyordu.


Birkaç ay olaylar böyle devam ederken, bir süre sonra şu anki çarşı merkez karakoluna görev verildi. Yolumuz da yakınlaşmıştı.


Gazetede “Atatürk ve Devrimleri” konulu şiir yarışması düzenleyecektim. Duyuruyu yazdım ve Garnizon komutanlığındaki komutanın yanına gittim. Baskı öncesi yapılan inceleme sırasında, Komutan “Devrim” sözcüğünün üzerini çizerek; “Ne yani, ne demek istiyorsun! Biz devrim mi yaptık!?”diye bana bağırmıştı. Komutan “Devrim” sözcüğünün yerine “İnkılap” yazmamı istemişti. Matbaaya gelip gazetede bu değişikliği yaptıktan sonra baskıya girebildiğimizi hiç unutmuyorum.


12 Eylül 1980 Askeri darbe  ile; 650 bin kişi gözaltına alındı, 2 milyona yakın insan fişlendi. 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, 517 kişiye idam cezası verildi. İdamla cezalandırılan 50 kişi acımasızca asıldı. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 144 kişi cezaevlerinde öldü. 71 bin kişi Türk Ceza Kanunu’nun 141, 141 ve 163. maddelerinden yargılandı. Binlerce insan siyasi mülteci olarak ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı. Gazeteciler, öğretim üyeleri, öğretmenler öldürüldü.


O günleri yaşayanlara bunları anımsatıp üzmek istemezdim ama, yaşamayanlar belki bir ders alabilirler mi diye yazmak istedim. Saygılarımla…

 

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar