
Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk, belirsizlik ve kontrol etme çabalarının insan yaşamındaki etkilerine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Psikolojik Danışman Ekrem Çağrı Öztürk, belirsizlik ve kontrol etme çabalarının insan yaşamındaki etkilerine dair önemli açıklamalarda bulundu.
Öztürk, hayatın özünün belirsizlik olduğunu vurgulayarak, insanların bu belirsizliği kontrol altına alma çabasının genellikle kaygıyı tetiklediğini ifade etti.
"Belirsizliği istemiyor ve onu bilinir bir hale getirmek istiyoruz," diyen Öztürk, bu çabanın insanı hem zihinsel hem de duygusal anlamda yıprattığını belirtti.
"Gelecekle ilgili ya felaket senaryoları kuruyoruz ya da olumsuz olarak etiketlediğimiz duyguları yaşayacağımızı düşünüyoruz.
Problemler hayatımızın bir gerçeğidir; fakat problemlerle ne yapacağımızı bilemediğimizde onları kontrol etmeye çalışıyoruz ve bu da bizi yoruyor."
Öztürk, kontrol etme eğiliminin altında yatan nedenlere de dikkat çekti. Özellikle ilişkilerde, kontrol davranışının kişinin kendi korkularından kaynaklandığını belirtti.
"İlişkilerde taraflardan biri diğerini sürekli kontrol etmeye çalışıyorsa bunun altında kaybetme korkusu yatar," diyen Öztürk, kişinin geçmiş yaşantılarının bu korkuları besleyebileceğini ifade etti.
"Örneğin, güvensiz bir ailede büyüyen bir kişi aldatılmaktan korkabilir. Sürekli yetersiz hissettirilen biri, en uygun eşi bulup çevreden takdir görmek isteyebilir.
Sevgi eksikliği yaşayan bir kişi ise sürekli olarak karşı taraftan sevgi bekleyebilir.
Ancak bu korkular, zamanla sevginin önüne geçer ve ilişkiyi yıpratır."
Öztürk, bireylerin mutluluğunu bir başkasına bağlı hale getirmemesi gerektiğini belirtti. "Bir başkasından şarj olmaya çalışmak, priz gittiğinde şarjınızın bitmesi anlamına gelir.
Bu kaygıyla bir ömür geçirmek yerine fişimizi kendi prizimize takmayı öğrenmeliyiz. Kendimize güvenmeli, sevmeli ve şefkat göstermeliyiz," dedi.
Kontrol etme dürtüsünün arkasındaki nedenleri anlamanın önemine vurgu yapan Öztürk, şu soruların sorulmasını önerdi: "Neyi engellemeye çalışıyorum?
Ne olsun istiyorum? Kontrol ederken kendimi ve karşımdakini ne kadar yoruyorum?"
Öztürk, insanların başkalarını değiştirme çabalarının da ilişkilerdeki temel problemlerden biri olduğunu ifade etti.
"Kimse kimseyi değiştiremez, ancak değişime niyet eden insanlarla yola çıkabiliriz," diyen Öztürk, bireylerin birbirine merakla yaklaşmasının önemini vurguladı.
"Bir balıktan uçmasını, bir kaplumbağadan maraton koşmasını beklemek ne kadar gerçek dışıysa, insanlardan da kendi doğalarına aykırı şeyler beklemek aynı derecede yanlıştır.
Kontrol etmeden, tahammülsüzlüğümüze tahammül ederek yaşamayı öğrenmeliyiz."
Son olarak, kontrol etmenin doğasına dair çarpıcı bir benzetmede bulunan Öztürk, "Bir saniye sonrasını bile bilmediğimiz bir dünyada herhangi bir şeyi kontrol etmek, akıntıya karşı kürek çekmeye benzer.
Değişim, değiştirmeyi bıraktığımızda gerçekleşir. İki kişi dünyayı asla aynı şekilde göremez. Herkes geçmişi ve bakış açısıyla etrafına yaklaşır.
Bu yüzden kontrol etmek yerine birbirimizi anlamaya ve birbirimizin iç dünyasında keşfe çıkmaya çalışmalıyız," ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Yorum Yazın