
Tarihi Rüstem Paşa Medresesi’nin Kaderi Tartışılıyor
Kütahya Kültür Sanat Derneği üyesi, Arkeolog ve Emekli Kütahya Müze Müdürü Metin Türktüzün, şehrin önemli tarihi yapılarından biri olan Rüstem Paşa Medresesi’nin geçmişi ve günümüzdeki kullanım durumu hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Bir dönem tezhip, ebru, çini, nakış, gergef ve keçe gibi geleneksel Türk el sanatlarının yaşatıldığı ve icra edildiği merkez olarak hizmet verdiğini hatırlatan Türktüzün, "Kütahya’ya gelen ziyaretçileri bu yapıya yönlendiriyorduk. Burada ayrıca yöresel giysiler ile doğum ve sünnet yatakları gibi geleneksel ürünler de üretiliyordu" dedi.
Medresenin geçmişine dair bilgiler de paylaşan Türktüzün, 1930’lu yıllarda yapının büyük oranda yıkıldığını, geriye sadece giriş kapısının kaldığını belirtti. 1950’li yıllarda ise merhum Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu’nun bir yağlı boya tablosunda medresenin kubbeli, kare planlı dershane ve mescidinin hâlâ ayakta olduğunun görüldüğünü söyledi.
2004 yılında Kütahya Müze Müdürlüğü tarafından başkanlığını yaptığı kurtarma kazısında medresenin temel kalıntılarının ortaya çıkarıldığını ifade eden Türktüzün, Ahmet Yakupoğlu’nun tablosundan da faydalanarak 2005-2006 yıllarında Kütahya Belediyesi tarafından yapının aslına uygun biçimde yeniden inşa edildiğini kaydetti.
Türktüzün ayrıca, Prof. Dr. Ara Altun’un da bu yapıyla ilgili olarak Ahmet Yakupoğlu’ndan medreseye ait dershane ve mescidin kaldırılması hakkında bilgi aktardığını belirtti.
Tarihçi Özlem Camköz ise medresenin mimari ve tarihi yönlerine değinerek, yapının Kanuni Sultan Süleyman’ın sadrazamı ve damadı Rüstem Paşa tarafından 957 (1550) yılında inşa ettirildiğini belirtti. Camköz, Rüstem Paşa’nın o dönemde Anadolu Beylerbeyi olarak da kısa süreli görev yaptığını, ancak medreseyi birinci sadrazamlığı sırasında yaptırdığını söyledi. Medresenin açık avlulu klasik Osmanlı mimarisiyle ve 10 hücre ile bir dershaneden oluşacak şekilde tasarlandığını belirten Camköz, yapının ortasındaki su havuzu ve kapalı koridorlarıyla dikkat çektiğini vurguladı.
Camköz, kapısı üzerindeki kitabenin Arapça ve Farsça karışık ifadeler içerdiğini ve bu kitabenin restorasyon sürecinde Arkeoloji Müzesi’nde muhafaza edildikten sonra tekrar orijinal yerine yerleştirildiğini ifade etti. Ayrıca, medresenin Mimar Sinan’ın resmi eserleri arasında geçmese de Rüstem Paşa’ya ait pek çok yapının Sinan’a ait olduğu düşünülünce, bu eserin de büyük mimara ait olabileceğini dile getirdi.

Yorum Yazın