1 Şubat 1979, Türkiye gazetecilik tarihinin en karanlık günlerinden birine şahitlik etti. Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, Nişantaşı'ndaki evine dönerken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
1 Şubat 1979, Türkiye gazetecilik tarihinin en karanlık günlerinden birine şahitlik etti. Milliyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazarı Abdi İpekçi, Nişantaşı'ndaki evine dönerken uğradığı silahlı saldırı sonucu hayatını kaybetti.
Abdi İpekçi, 9 Ağustos 1929'da İstanbul'da doğdu. Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ne girdi.
Ancak, gazeteciliğe olan ilgisi nedeniyle hukuk öğrenimini yarıda bıraktı.
İlk olarak Yeni Sabah gazetesinde spor muhabiri olarak çalışmaya başladı. Daha sonra Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres gazetelerinde görev aldı. 1961 yılında Milliyet gazetesine geçerek başyazar oldu.
İpekçi, gazeteciliği boyunca demokrasi, insan hakları ve barış gibi konularda duyarlı yazılar yazdı.
1970'li yıllarda Türkiye'nin yaşadığı siyasi ve toplumsal çalkantılar sırasında da bu konulardaki tutumunu sürdürdü.
1 Şubat 1979 tarihinde, İstanbul'da evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Saldırıyı, o dönemde ülkücü hareketin önde gelen isimlerinden olan Mehmet Ali Ağca düzenlediği iddia edildi.
İpekçi'nin öldürülmesi, Türkiye'de büyük bir infial yarattı. Katliam, demokrasi ve basın özgürlüğü açısından önemli bir dönüm noktası oldu.
İpekçi, Türkiye'nin en önemli gazetecilerinden biri olarak kabul edilir.
Onun gazeteciliği, demokrasi ve insan hakları mücadelesine önemli katkılar sağlamıştır.
Abdi İpekçi Suikastı
1979'un Çalkantılı Atmosferi:
1 Şubat 1979'da Türkiye, siyasi ve ekonomik açıdan oldukça çalkantılı bir dönemden geçiyordu. Sokaklarda asayişi askerler sağlıyordu.
Hayat pahalılığı, elektrik kesintileri ve temel gıda ürünlerinin kıtlığı terör faaliyetlerini tetikliyordu. Bu gergin atmosferde, Türkiye'nin önde gelen gazetecilerinden Abdi İpekçi, gerilimi düşürmek için Ankara'da siyasi liderlerle görüşüyordu.
31 Ocak'ta Ankara'ya giden İpekçi, 1 Şubat'ta Başbakan Bülent Ecevit ve CHP Genel Başkanı ile görüştü.
Aynı gün İstanbul'a dönüş uçağında işadamı Sakıp Sabancı ile sohbet etti. Yeşilköy Havalimanı'nda ise Ana Muhalefet Lideri Süleyman Demirel'i aradı.
Demirel'in Ecevit'e yakınlığını eleştiren sözleri İpekçi'yi ümitsizliğe sevk etti.
Akşam yemeği için gazetenin sahibi Ercüment Karacan'ın evine gidecek olan İpekçi, eşi Sibel İpekçi'yi de alıp Teşvikiye'deki evinden ayrıldı.
Hafif bir yağmur yağıyordu. Trafik az da olsa sıkışıktı. İpekçi'nin evi Teşvikiye Karakolu'nun bulunduğu Bostan Sokağı'ndaydı.
Evine yaklaşık yetmiş metre kala trafik durma noktasına gelmişti.
Saat 20.15 civarıydı. Abdi İpekçi'nin arabasına ön taraftan yaklaşan saldırgan önce otomobilinin camında delik açtı, ardından otomatik silahla açılan delikten İpekçi'ye beş el ateş etti.
İlk iki kurşun İpekçi'nin sağ koluna isabet etti. İpekçi sol eliyle silahın namlusuna hamle yapmak istedi ancak başaramadan saldırgan üçüncü kez ateş etti.
Üçüncü kurşun İpekçi'nin cebindeki kalemi parçalayıp kalbine saplandı. Saldırgan iki el daha ateş edip kendisini bekleyen arabaya doğru kaçmaya başladı.
Kontrolden çıkan İpekçi'nin aracı ise kaymaya başladı ve cadde dönüşünde bulunan aydınlatma direğine çarparak durdu.
Otomatik silah seslerini o sırada İpekçi'nin evinde bekleyen eşi Sibel İpekçi ve gazeteci Leyla Umar da duydu.
Eşi İpekçi, "Abdi'yi vurdular!" diyerek panikle dışarı attı. İkili birlikte olay yerine geldiklerinde kalabalık bir topluluk arabanın etrafını kuşatmıştı.
Polis ilk yapılan kontrollerde İpekçi'nin henüz hayatını kaybetmediğini belirleyip İpekçi'yi Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldırdı. Ancak İpekçi burada yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
Abdi İpekçi'nin öldürülmesi Türkiye'de büyük bir infiale neden oldu. Gazeteler siyah başlıklarla çıktı. Suikast yabancı ülkelerde de dikkat çekti.
Dünyanın önde gelen gazeteleri suikastı manşetlerine taşıdı. İpekçi 4 Şubat'ta defnedildi.
Polis her yerde katili aramaya başladı. Katili bulana 6 milyon Türk lirası ödül verileceği duyuruldu.
5 ay sonra Mehmet Ali Ağca, İstanbul Beyazıt Meydanı'nda bulunan tarihî Küllük Kıraathanesi'nde kâğıt oynarken yakalandı.
Ağca, suikastı tek başına işlediğini söyledi.
Cezaevindeyken Papa'yı vuracağını açıklayan Ağca, 1981 yılında Vatikan'da Papa II. John Paul'ü vurdu.
Papa yaralı kurtulurken Ağca ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.
Uzun yıllar İtalya'da cezaevinde kaldıktan sonra Türkiye'ye iade edilen Ağca, burada cezasının kalanını çektikten sonra 18 Ocak 2010 tarihinde tahliye edildi.
Yorum Yazın