
Genellikle gençler ve genç yetişkinler arasında görülen “Hikikomori,” bireyin sosyal yaşamdan tamamen çekilerek uzun süre evde izole kalması durumu olarak tanımlanıyor.
Genellikle gençler ve genç yetişkinler arasında görülen “Hikikomori,” bireyin sosyal yaşamdan tamamen çekilerek uzun süre evde izole kalması durumu olarak tanımlanıyor.
Bu kavram, Japonya’da ortaya çıkmış olsa da, bugün tüm dünyada giderek daha fazla tanınmakta ve Türkiye’de de yaygınlaşan bir problem haline gelmiş durumda.
Peki, Hikikomori ile nasıl mücadele edilebilir? Aileler, psikologlar, öğretmenler, belediyeler ve yetkililer neler yapabilir?
Prof. Dr. Ekrem Çulfa, bu konuda önemli bilgiler veriyor.
Hikikomori, bireyin uzun süre evden çıkmaması, dış dünyadan izole yaşaması ve sosyal etkileşimlerden kaçınmasıyla karakterize edilen bir durum.
Genellikle anksiyete, depresyon ve sosyal fobi gibi psikolojik sorunlarla ilişkilendirilen bu durum, gençleri adeta toplumdan koparıyor.
Prof. Dr. Çulfa’ya göre, bu gençler yalnızlık hissi ve sosyal kaygılarla baş edemedikleri için evde kalmayı bir kaçış yolu olarak görüyor.
Hikikomori ile mücadelede pek çok farklı meslek grubu ve toplumsal yapı devreye girmeli.
İşte Hikikomori ile başa çıkmak için her bir grubun yapabilecekleri:
Psikologlar, bireysel ve grup terapileri düzenleyerek, Hikikomori yaşayan gençlerin kaygılarını ve sosyal korkularını anlamalarına yardımcı olabilir.
Aile terapisi de bireyin ev içindeki destek sistemini güçlendirmeye katkı sağlar.
Pedagoglar, gençlerin sosyal becerilerini geliştirmek için özel eğitim programları ve atölyeler düzenleyebilir.
Ayrıca okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri sunarak öğrencilerin sosyal entegrasyonuna destek olabilirler.
Aile danışmanları, ebeveynleri Hikikomori ile başa çıkma yöntemleri konusunda bilgilendirebilir.
Aile içi destek grupları oluşturularak, benzer deneyimler yaşayan ailelerin birbirine destek olması sağlanabilir.
Okullarda öğretmenler, Hikikomori hakkında farkındalık yaratmalı ve öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarına duyarlı bir yaklaşım sergilemelidir.
Öğrencilerin sosyal becerilerini güçlendirmek için sınıf ortamında destekleyici bir rol üstlenebilirler.
Aile içi iletişim çok önemli. Ebeveynler, çocuklarıyla açık bir iletişim kurarak onların duygusal durumlarını anlamaya çalışmalı ve sosyal etkinliklere katılmaları konusunda onları teşvik etmelidir.
Belediyeler ve ilgili kamu kurumları, Hikikomori ile mücadele için toplumsal destek programları geliştirebilir.
Toplumda bu konuda farkındalık yaratmak amacıyla kampanyalar düzenlenmeli, uzmanların yönettiği seminer ve konferanslarla bilgi paylaşımı yapılmalıdır.
Türkiye’de Hikikomori ile mücadeleye yönelik bazı destek programları ve girişimler de bulunuyor.
Üniversitelerin psikoloji bölümleri, Hikikomori yaşayan bireylere yönelik ücretsiz veya düşük maliyetli psikoterapi hizmetleri sunarak sosyal kaygılarını azaltmayı amaçlıyor.
Okullarda rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri, gençlerin sosyal izolasyondan kurtulmaları için önemli bir destek sağlıyor.
Sivil toplum kuruluşları da Hikikomori ile ilgili farkındalık yaratma ve sosyal becerileri geliştirme amacıyla çeşitli projeler yürütüyor.
Belediyeler tarafından sağlanan sosyal hizmetler ve toplumsal etkinlikler ise gençleri sosyal hayata katılım konusunda cesaretlendirmeyi hedefliyor.
Prof. Dr. Ekrem Çulfa’ya göre, Hikikomori ile mücadelede toplumun duyarlılığının artırılması oldukça önemli.
Sosyal izolasyon yaşayan gençlerin yaşadığı bu zorlu süreç, yalnızca bireysel bir problem değil, aynı zamanda toplumsal bir sorundur.
Bu nedenle, her geçen gün daha fazla kaynağa, uzman desteğine ve farkındalık çalışmasına ihtiyaç duyuluyor.

Yazı nokta atışlı olmuş teşekkürler