Depresyon, modern çağın en yaygın ruh sağlığı sorunlarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Ancak günlük konuşmalarda sıkça kullanılan bu terim, klinik anlamda farklı derecelere ve türlere ayrılıyor. Depresyon ve majör depresyon arasındaki farkları anlamak, doğru tedavi yöntemini belirlemek açısından kritik öneme sahip.
1001 Terapist'ten Yönetici Psikolog Emre Gökçeoğlu, depresyonun hafif geçici üzüntüden farklı, tedavi gerektiren ciddi bir hastalık olduğunu vurguluyor. "Depresyon terimini günlük hayatta çok kullanıyoruz ama klinik depresyon ile geçici üzüntü hali arasında önemli farklar var" diyen Gökçeoğlu'na göre, bu ayrımı kavramak tedavi sürecinin ilk adımı oluşturuyor.
Depresyon ve Majör depresyon arasındaki temel farklar
Depresyon terimi genel olarak ruh hali düşüklüğünü ifade ederken, majör depresyon spesifik tanı kriterlerine sahip klinik bir durum olarak öne çıkıyor. Gökçeoğlu'na göre, majör depresyon en az iki hafta boyunca sürekli ve yoğun belirtilerin yaşandığı, günlük işlevselliği ciddi şekilde etkileyen bir hastalık. Gökçeoğlu, “Majör depresyonda kişi sabah yataktan kalkmakta bile zorlanabilir, işine gidemeyebilir veya temel bakım ihtiyaçlarını bile ihmal edebilir” dedi.
Hafif ve orta şiddetteki depresif belirtiler, genellikle yaşamsal olaylarla tetiklenebiliyor ve kısa sürede düzelebiliyor. “Bir kayıp, ayrılık veya stresli bir dönem sonrası yaşanan üzüntü normal bir tepki olabilir.” diyen Gökçeoğlu, ancak bunun belirli bir süre sonra geçmesi gerektiğini belirtiyor. Majör depresyon ise bazen belirgin bir tetikleyici olmadan da ortaya çıkabiliyor.
Gökçeoğlu'na göre, majör depresyonda belirtilerin şiddeti ve sürekliliği daha belirgin. Kişi sadece üzgün olmakla kalmıyor, aynı zamanda günlük aktivitelerini sürdürmekte ciddi zorluklar yaşıyor. Bu durum, iş performansında düşüş, sosyal izolasyon ve genel yaşam kalitesinde önemli azalmaya neden oluyor.
Depresyon belirtileri ve tanı Kriterleri
Depresyon belirtileri geniş bir yelpazede kendini gösterebiliyor. "En yaygın belirtiler arasında sürekli üzüntü hâli, enerji kaybı, ilgi kaybı, uyku düzeninde bozukluklar ve iştah değişiklikleri yer alıyor." ifadelerini kullanan Gökçeoğlu’na göre bu belirtilerin hepsinin birden görülmesi şart değil ve her bireyde farklı kombinasyonlarda ortaya çıkabiliyor.
Majör depresyon tanısı için belirli kriterlerin karşılanması gerekiyor. Klinik Psikolog Gökçeoğlu'na göre, DSM-5 tanı sistemine göre en az iki hafta boyunca sürekli üzüntü hâli veya zevk alamama durumu temel belirtiler arasında. “Bunlara ek olarak uyku sorunları, yorgunluk, değersizlik hissi, konsantrasyon güçlüğü ve intihar düşünceleri gibi belirtilerden en az beşinin görülmesi gerekiyor.” sözlerini kaydeden Gökçeoğlu, profesyonel değerlendirmenin önemini vurguluyor.
Dikkat edilmesi gereken nokta, bu belirtilerin normal üzüntü halinden farklı olarak günlük yaşamı ciddi şekilde etkilemesi. İş, okul veya sosyal ilişkilerde belirgin bozulma yaşanması, profesyonel yardım almak için önemli bir işaret. Kişi eskiden keyif aldığı aktivitelerden zevk alamıyor, arkadaşlarından uzaklaşıyor ve sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanıyorsa mutlaka uzman desteği almalı.
Gün ışığının azalması depresyona yol açabiliyor
Sonbahar depresyonu, mevsimsel duygudurum bozukluğunun bir türü olarak özellikle sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkıyor. Gökçeoğlu'na göre gün ışığının azalmasıyla birlikte serotonin ve melatonin seviyelerindeki değişimler bu duruma yol açabiliyor. Eylül ve ekim aylarından itibaren enerji kaybı, aşırı uyku isteği ve karbonhidrat isteğinde artış görüyorsak mevsimsel depresyondan şüphelenilebilir.
Bu tür depresyonun belirtileri arasında özellikle aşırı uyku hâli, kilo alımı ve sosyal çekilme öne çıkıyor. “Klasik depresyonda genellikle uykusuzluk görülürken, mevsimsel depresyonda aşırı uyuma eğilimi oluyor.” diyen Gökçeoğlu'na göre, bu fark tanı koymada önemli. İlkbahar aylarında belirtiler kendiliğinden düzelme eğilimi gösterse de, her yıl tekrarlayan bir patern oluşturması nedeniyle profesyonel destek alınması gerekiyor.
Tedavi seçenekleri
Depresyon tedavisinde en etkili yaklaşım, profesyonel destek almak oluyor. Çevrimiçi psikolog hizmetleri, özellikle tedaviye başlamakta çekingen davranan bireyler için pratik bir başlangıç noktası sunuyor. "Online terapi, gizlilik ve erişim kolaylığı açısından önemli avantajlar sağlarken yüz yüze terapi kadar etkili sonuçlar verebiliyor" diyen Gökçeoğlu, pandemi sonrası bu hizmetlerin yaygınlaştığını belirtiyor.
Psikoterapi, depresyon tedavisinin temel taşlarından biri olarak öne çıkıyor. Gökçeoğlu'na göre, özellikle bilişsel davranışçı terapi depresyon tedavisinde altın standart olarak kabul ediliyor. Çünkü BDT, olumsuz düşünce kalıplarını değiştirmeye odaklanarak etkili sonuçlar veriyor. Bu yaklaşım, bireylerin depresyona yol açan düşünce tarzlarını fark etmesini ve değiştirmesini sağlıyor.
İlaç tedavisi, özellikle orta ve şiddetli depresyon durumlarında psikoterapi ile birlikte değerlendiriliyor. “Antidepresanlar, beyin kimyasını düzenleyerek belirtilerin azalmasına yardımcı olabiliyor ancak ilaç kullanımının mutlaka psikiyatrist kontrolünde yapılması gerekiyor” diyen Gökçeoğlu'na göre, ilaç ve terapi kombinasyonu en etkili sonuçları veriyor.
Tedavi sürecinde dikkat edilecekler
Depresyon tedavisi bir süreç gerektiriyor ve sabır önemli. Gökçeoğlu'na göre, terapinin etkisini göstermesi için genellikle 4-6 haftalık bir süre gerekebiliyor. Buna göre ilk birkaç seansta büyük değişim beklememek gerekiyor, iyileşme kademeli olarak gerçekleşiyor. Bu süreçte tedaviye düzenli devam etmek ve terapistle açık iletişim kurmak kritik öneme sahip.
Tedavi planına uyum, başarı için önemli faktörlerden. “Randevuları kaçırmamak, verilen ödevleri yapmak ve ilaç tedavisi varsa düzenli kullanmak, iyileşme sürecini hızlandırıyor.” diyen Gökçeoğlu, danışanların aktif katılımının önemine dikkat çekiyor. Tedavi sürecinde yaşanan zorlukları veya yan etkileri terapist veya doktorla paylaşmak, tedavi planının gerektiğinde revize edilmesini sağlıyor.
Gökçeoğlu'na göre, aile ve yakın çevrenin desteği de tedavi sürecinde önemli rol oynuyor.
Egzersiz tedavi araçlarından
Profesyonel tedavinin yanında yaşam tarzı değişiklikleri de depresyon tedavisini destekliyor. “Düzenli egzersiz, endorfin seviyesini artırarak ruh hâlini iyileştirmeye yardımcı oluyor.” diyen Gökçeoğlu, haftada en az 150 dakika orta şiddette egzersiz yapılmasını öneriyor. Yürüyüş, koşu, yüzme veya dans gibi aktiviteler hem fiziksel hem de ruhsal sağlığa katkı sunuyor.
Düzenli uyku rutini oluşturmak, depresyon tedavisinde temel bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. "Her gün aynı saatte yatmak ve kalkmak, uyku kalitesini artırarak genel sağlığa katkıda bulunuyor" diyen Gökçeoğlu'na göre uyku hijyenine dikkat etmek, depresyon belirtilerini azaltabiliyor.
İletişim depresyon tedavisinde önemli
Depresyon tedavisinde sosyal destek sistemlerinin rolü büyük. Gökçeoğlu'na göre, aile, arkadaş ve sevdiklerle bağlantıda kalmak, izolasyonu önleyerek iyileşme sürecini destekliyor. Psikolog Emre Gökçeoğlu, konuya ilişkin “Depresyonda sosyalleşme isteği azalsa da, küçük adımlarla sosyal aktivitelere katılmak faydalı oluyor.” diye konuştu.
Destek grupları, benzer deneyimler yaşayan insanlarla bağlantı kurma imkânı sunuyor. “Destek gruplarında kişi yalnız olmadığını görüyor ve başkalarının başa çıkma stratejilerinden öğrenebiliyor” şeklinde konuşan Klinik Psikolog Gökçeoğlu'na göre, bu gruplar hem duygusal destek hem de pratik çözümler açısından değerli kaynaklar oluşturuyor.
Uzun vadeli iyileşme
Depresyon tedavisi sadece belirtilerin geçmesini değil, uzun vadeli iyileşmeyi hedefliyor. Gökçeoğlu'na göre, tedavi sonrası nüks riskini azaltmak için öğrenilen başa çıkma stratejilerinin yaşamın bir parçası haline getirilmesi önemli. Uzman Klinik Psikolog Emre Gökçeoğlu’na göre “Terapi bittiğinde öğrendiğimiz becerileri uygulamaya devam etmeliyiz”.