
Dünya genelinde 537 milyon yetişkin diyabetle yaşıyor ve hastaların yüzde 44’ü henüz tanı almamış durumda.
Dünya genelinde 537 milyon yetişkin diyabetle yaşıyor ve hastaların yüzde 44’ü henüz tanı almamış durumda.
Bu çarpıcı veriler, Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun raporuna dayanarak 14 Kasım Dünya Diyabet Günü’nde kamuoyuyla paylaşıldı.
Diyabetin hızla yayılmasının yanı sıra, tanı konmamış vakaların yüksekliği, hastalığın yol açtığı komplikasyonlar hakkında farkındalık yaratma ihtiyacını gözler önüne seriyor.
Bayındır İçerenköy Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferit Kerim Küçükler, diyabetin özellikle kan damarları ve sinirlere zarar vererek kalp ve böbrek gibi hayati organları olumsuz etkilediğini belirtti.
Prof. Dr. Küçükler, diyabetin kan şekeri dengesini bozan ciddi bir sağlık sorunu olduğunu ve dünya genelinde hızla arttığını vurguladı.
Küçükler, diyabetin pankreasın yeterli insülin üretememesi veya üretilen insülinin etkili bir şekilde kullanılamaması sonucu ortaya çıktığını ve bu nedenle birçok sağlık sorununa yol açabildiğini ifade etti.
Türkiye’de yapılan TURDEP-II (Türkiye Diyabet, Hipertansiyon, Obezite ve Endokrinolojik Hastalıklar Prevalans Çalışması) verilerine göre, Türkiye’de diyabet sıklığı yüzde 13,7 olarak belirlenmiş durumda.
Bu da yaklaşık 12 milyon kişinin diyabetle yaşadığı anlamına geliyor.
Prof. Dr. Küçükler, bazı ailelerde genetik yatkınlık nedeniyle diyabetin daha sık görüldüğünü, ancak çevresel faktörlerin de önemli bir rol oynadığını söyledi.
“Diyabetin en yaygın risk faktörleri arasında obezite, hipertansiyon, genetik yatkınlık, sigara kullanımı, hareketsiz yaşam tarzı, polikistik over sendromu ve uykusuzluk bulunuyor.
Diyabetli yetişkinlerin yaklaşık yüzde 80’i fazla kilolu veya obez.
Ailesinde diyabet geçmişi olan bireylerde ise hastalığa yakalanma riski 2-3 kat daha fazla,” diyen Küçükler, çocuklarda ekran başında fazla zaman geçirme ve fast food tüketiminin diyabet riskini erken yaşlara kadar indirdiğini de ekledi.
Endokrin bozucu kimyasalların da diyabet riskini artıran çevresel faktörler arasında olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Küçükler, modern yaşamın diyabet üzerindeki etkisine vurgu yaptı.
Prof. Dr. Küçükler, diyabetin sadece kan şekeri yüksekliği ile sınırlı olmadığını, kan damarları ve sinirlere zarar vererek birçok organ sistemini olumsuz etkilediğini belirtti.
Diyabetli bireylerde kalp hastalığı ve inme riskinin oldukça yüksek olduğunu vurgulayan Küçükler, böbrek hastalıkları, görme kaybına yol açabilen diyabetik retinopati ve sinir hasarlarının da diyabetin yaygın komplikasyonları arasında yer aldığını açıkladı.
Diyabetin kontrol altına alınmaması halinde ayaklarda yara, enfeksiyon ve hatta uzuv kaybına kadar varabilecek ciddi sonuçlar doğurabilen “diyabetik ayak” probleminin de ortaya çıkabileceğini ifade etti.
Diyabetin önlenmesinin ve yavaşlatılmasının mümkün olduğunu belirten Prof. Dr. Küçükler, ilaçlardan ziyade yaşam tarzında yapılacak kalıcı değişikliklerin önemine dikkat çekti.
“Akdeniz tipi beslenme, sağlıklı bir yaşam için en uygun beslenme modelidir. Düzenli fiziksel aktivite, kan şekerinin dengelenmesine ve diyabet riskinin azaltılmasına katkı sağlar.
Her gün 30 dakika yapılacak orta tempolu yürüyüşler bile bu konuda büyük fayda sağlar,” dedi.
Küçükler, diyabet tedavisinin her bireyin ihtiyaçlarına özel olarak planlanması gerektiğini ve diyabetli bireylerin yaşam boyu sağlıklı bir diyet programı sürdürmesinin hem kan şekeri yönetiminde hem de komplikasyonların önlenmesinde kritik rol oynadığını belirterek sözlerini noktaladı.

Yorum Yazın