İnsanız diye sokakta dolaşanların önce İnsan olduğunun bilincine vararak yaşaması onun, canlıların en akıllısı olarak yaratıldığı gösterir.
İnsanın aklı, hayvanların ise içgüdüleri ile hareket ettiklerini biliyoruz. Hayvanlardan birinin bize göre akıllıca harekette bulunması; örneğin Papağanın konuşmasını garipseyenlerimiz oluyor.
Bu olayı insanlar için düşünelim, yani bir insanın aklı ile değil de içgüdüleri ile hareket etmesi olayını değerlendirelim.
Gazete büromuzun bulunduğu sokak üzerinde araçlar çift yönlü olarak park yapıyorlar. Bazı anlar oluyor ki, nizami parkedilmemesi nedeniyle yolun ortasında geçen araç sağ veya soldaki bir başka aracın dikiz aynasına zarar verebiliyor. Bazı anlarda ise Trafik polisinin çağrıldığı oluyor.
Normal koşullarda yolun soluna park edilmesi gerekirken, sağ tarafa kaldırıma paralel bile olmayacak şekilde parkeden bir araç sürücüsü işi için bir yerlere gidiyor. Yoldan geçmek isteyen araçlarda tıkanıklık yaşanıyor, arkadan gelen bir başka araç sürücüsü kontağı üzerinde bırakılan park halindeki aracı diğer araçların geçeceği şekilde parketmeye çalıştığı sırada sürücüsü gelip; “Benim aracımı mı çalıyorsun!”diye tartışmaya başlıyor. Arka tarafta biriken araçlardan korna sesleri geliyor.
Bir başka olay ise, yolun sağ tarafına aracını parkeden sürücü dikiz aynasını iç tarafa bükmeden ayrılmış. Nereye gittiği belli değil. Yoldan geçmek isteyen diğer araçlar zor anlar yaşıyorlar, bazıları yandaki araçlara zarar verilmesin diye “muavinlik” yaptığı oluyor. Tam bu sırada nizami yere parketmeyen aracın dikiz aynası zarar görüyor. Bu sırada sürücüsü geliyor ve başlıyor tartışmaya. “Beş dakika sabredemedin mi, bekleseydin biraz! Bak dikiz aynasını kırdın, ödeyeceksin!”
Bir halk deyimi vardır; “Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır!” tümcesini anımsadım birden. Aracını ters yöne parkederken Trafik cezası bile alabileceğini düşünmek gerekirken, açık bıraktığın dikiz aynanın zarar görmesi olayında yol hakkı olan araç sürücüsü ile tartışmakla neyin kazanılabileceğini anlamakta zorlanır oldum.
AKP, iktidara gelirken; “İmanlı gençler yetiştireceğiz!” sloganlarını sık kullanıyordu. Bu söze katılıyorum, ancak uygulama noktasında “imanlı gençlik yetiştirme”nin “İmam-Hatip okulları” sayısının artırılması ile olması anlamına gelmeyeceğini düşünüyorum.
Hadi onu da kabul edeyim, tüm okullarının isimleri değiştirelim yani “İmam-Hatip” olarak eğitim ve öğretim vermesini sağlayalım. Bu okullardan çıkan öğrencilerin “İmanlı-inançlı gençler” olacağı garantisini verebilir misiniz!? Boğaz köprü geçişlerindeki gibi garanti vermek doğru olabilir mi?
Mersin’de SMA hastası yavrucağın fotoğraflarını kullanarak, ailesinin haberi olmadan yardım kampanyası ile dolandırıcılık yapan, para toplayanlara da sanırım “İnsan” gözü ile bakıyorsunuz?
Sosyal medyadaki paylaşımlarda İktidara ve yakınlarına olumsuz eleştiri yapanlar,bilişim suçu işlemekten yargılanıp ceza alırken, gazetelerinde iktidarı farklı eleştirenler kendileri teslim olmaları halinde kelepçe ile cezaevine konulurken, bu kadar teknolojinin geliştiği bir ortamda; 1,5 yaşındaki yavrucak için sahte hesapla para toplayan dolandırıcılar nasıl belirlenememiş, merak ediyorum!?
Allah aşkına aklımızla alay edenlerin farkına varalım, eğer farkları fark edemez isek, Bu vatanı kurtarmaya Atatürk’ün yeniden gelmeyeceği gibi, yabancıların satın aldığı veya borçlarımızı ödemek üzere; kendi vatanımızda “Filistin halkı” gibi olabiliriz! Benden bu kadar, saygılarımla…
